28 Şubat 2009 Cumartesi

CUMARTESİ SOHBETLERİ VOL.VI - SENA ÇEVİK/SANATÇI


sena çevik uzun zamandır yaptıkları ettikleriyle dikkatimi çekiyor. bu ülkede umut var dedirtecek ender insanlardan. grafik tasarım, illüstrasyon, moda tasarımı, resim.. bu liste uzar gider. sena bütün bu alanlarda söylecek sözünün olduğunu sukunetle ve net bir tavırla gösterdi. boa markası için tasarladığı kaftanlardan ikisini rotterdam tarih müzesi satın aldı ve kimsenin ruhu duymadı mesela. sanat ve müzik okulu kurma projesi var.. şu anda galeri x-ist'te "sena 2" isimli sergisi devam ediyor.

12:34pmSena
selam
12:35pmErel
selaaam:)

12:35pmSena
buyrun sizi dinliyorum
12:36pmErel
senin sergini hala göremedim, bugün gitmeyi planlıyorum

12:36pmSena
ben de gidiyorum bugun. gorusebiliriz belki..
2 gibi oralardayim
12:37pmErel
harika, öğleden sonra.. ben harhalde 4 gibi orda olabilirim.. ama gitmesem de şimdi burada seni yakalamışken cumartesi sohbetlni yapalım, ne dersin?

12:37pmSena
anlastik. yapalim.
12:38pmErel
süper.
bu senin 2. sergin x-ist'teki, değil mi?

12:39pmSena
evet. ilk sergiyi bir dostumun destegiyle bugunku playstudio'nun yerinde acmistim.
bu da 2.
12:39pmErel
adına da kısaca "sena2" demişsiniz, fazla lafı dolandırmadan..

12:40pmSena
ikiz yegenlerim oldu 2 aylık oldular, onlara itafen de '2' iyi oturdu hayatımda.
12:41pmErel
2 iyidir, 2debir de öyle..:))) biz seninle en son, boa'da kalmıştık. ne oldu boa? yurtdışına gittin markanla, orada defile yaptın..

12:42pmSena
boa devam ediyor. yaz koleksiyonunu yapiyorz su an.
rotterdam da kış koleksiyonunu sergiledik.ilk defilemizi de yapmis olduk.
12:43pmErel
evet, biliyorum..

12:43pmSena
bir surpriz de yasadık.
12:43pmErel
ne gibi?

12:44pmSena
dutch bir tasarımcıya defileden 3 hafta once kıs koleksiyonun parcası olan kaftanlardan yolladık. baskısız, dikilmis haliyle.
12:44pmErel
aaa, evet..yazıldı hatta??

12:44pmSena
bu tasarımcı da dikis ve organik boyalarla kendi parcalarini uretti
3 kaftan. meger hollanda tarihinde ilk kez turk ve dutch tasarımcılar birlikte bir is uretmisler.
defile sonunda rotterdam history museum kaftanların 2 sini satın aldı ve muzenin sabit koleksiyonuna ekledi.
12:45pmErel
galiba hayatımda ilk kez bir kaftanı sevdim ben..yoksa folklorist şeyler pek ilgimi çekmez

12:46pmSena
rotterdam'a yolu dusen olursa, boa kaftanlar muzede.
12:46pmErel
bu müthiş bir şey..ve de ne kadar duyudu, ne kadar bilindi, nereyse hiç!

12:46pmSena
ben severim kaftanları.biz tabii sadece kalıbını kullanarak tasarimini guncellestirdik.
12:47pmErel
işte o güncellemeler sevdirdi bana:)

12:47pmSena
bu pek duyulmadı aslında. yabancı birkac website'de yayınlandi haber ve koleksiyon.
turkiye'den Gaste yazdı sadece.
12:47pmErel
yazık.. sevindim boa'nın devam etmesine bu arada..

12:48pmSena
ben de. heyecanlandiriyor bizi de.
insanlara %100 organik, tasarim ve bilgiyle desteklenmis urunler sunuyoruz. keyifli baya.
iyi de yorumlar aliyoruz.
bir 'fan' listemiz var bile.
12:49pmErel
ama öte yandan daha bir dolu iş var yaptığın. gene tasarım ama farklı farklı alanları..sende sınır tanımayan sanatçılardansın.

12:50pmSena
ben calismayi ve uretmeyi cok seviyorum. urettigim surece var oluyorum,saglikli oluyorum.
aklimda bircok proje var.
en onemli projem okul.
12:50pmErel
bunun ne demek olduğunu biliyorum.. öbür türlüsü cinnet olurdu..
okul?

12:51pmSena
turkiye'de iyi bir sanat-muzik okulu kurmak istiyorum.
12:51pmErel
ciddi misin? anlatsana biraz

12:51pmSena
biraz daha var buna ama hedefim bu simdilik
evet cok ciddiyim. aldigim egitimi bir sekilde aktarmak istiyorum.
benim gibi bir suru insan var etrafimda.
keyifli bir okul olacak bizimki.
12:53pmErel
eminim öyle olacaktır.. umutlandırıcı..

12:53pmSena
cook.
12:53pmErel
tershane'yi de kuranlardansın, orası ne vaziyette?

12:54pmSena
tershane simdilik yeni projeye kadar suskun.bahara dogru canlaniriz yine dusunuyorum.
tershane ve okul birbirni destekleyen fikirlerdi aslında.
ben tuzla'daki mekani bir cesit sanat uretim mekanina cevirmek icin ugrastim ve residency olmasını istedim.
ama ekonomik kosullardan olamadi.
sponsor ve desteksiz kolay olmuyor bu isler...
12:56pmErel
bilmez miyim..

12:56pmSena
suan tershane mekansız bir proje.yani fikri olan herkes
bizimle konusup tershane icin proje uretebilir.
12:56pmErel
gezici ve yurtsuz yanı

12:56pmSena
halka actik yani.
evet aynen oyle.
12:57pmErel
belki de böyle daha verimli olur, fikrin mekanlaşması gerekmez illa ki..
benim dikkatimi çeken sende şu; sen kendi işinin işçisi olduğun için sahici şeyler çıkıyor ortaya..

12:58pmSena
iyi fikirler dogal olarak mekanlarini da buluyorlar.benim urettigim projelerde de ilk adam ben oldugumdan,ben de icine katıiiyorum. yani kimse bir sey yapmasa da bir is uretiliyor.
simdiye kadar hep ilgi gorduk ve cok da ureticimiz oldu.
neyse ki.
12:59pmErel
bir de turistik sanatçılar var, pazarlamacı olanlar, basınla ve mikrofonla dolaşanlar..

1:00pmSena
evet var.
onlar da oyle mutlular.
1:01pmSena
aslinda sanatcinin ihtiyaci da var buna. bizim insanlarimizi biraz deyim yerindeyse, durtmen gerekiyor.
yoksa kimse, aman ne proje var istanbulda,bir bakayım demiyor.
1:02pmErel
doğru, hafıza sorunu da olduğu için..

1:02pmSena
en basitinden sen benimle su an konusuyor olmasan, ne boa'dan, ne tershane'den haber alamazlardi.
1:04pmErel
aynen.. zaten bu yüzden özellikli bulduğum, değer yaratan insanlarla konuşuyorum burada..

1:05pmSena
cok iyi yapiyorsun. bir bellek tutmak iste yaptigin. cok da degerli.
projelerin disinda, sergim daha kisisel bir sey tabii. icineki bilgi ve kodlamalar yine evrensel ama isler bu sefer tamamen benden cikma...
1:06pmErel
biraz bahsetsene.. hareket noktası neydi mesela?

1:07pmSena
tamamen yasamla alakali. kendi hayatim uzerinden bilgi akrariyorum.
hayat-nasıl calistigi-beden, mekanizmamiz, bilgiyi nasil sakladigimiz,evrenin sistemleri...
tabii guncel isler de var. ve kavramlar..
mesela ablamin hamileligi ve bebeklerin gelisimi bana muthis bir bilgiyi sundu.
1:09pmErel
öyle mi?

1:09pmSena
kadin, bedeni,doga da ki yeri, tum evrendeki yeri.
kafa ve kaba olarak ayiridim.
1:09pmErel
ve doğum mucizesi..

1:10pmSena
evet, gercek bir mucize. 9 ay boyunca bebekleri ve ablami kameraya aldim.
dunyanin gelisimiyle bir insanin gelisimi ayni.
1:10pmErel
sergide var mı bu görüntüler?

1:10pmSena
tamamen ayni.mikro ve makro sistemler.
1:11pmErel
kayıtlar yani?

1:11pmSena
videolar yok,resimler var.
1:11pmErel
llüstatif resimler daha ziyade değil mi?

1:11pmSena
onlari sonra baska bir sergiye eklicem.
tuvaller var, yagli boya-akrilik.
illustrasyonlar da var-genelde murekkep kullaniyorum.
1:12pmErel
gördüğüm kadarıyla x-ist'e dar gelmiş eserler..

1:12pmSena
tuvallerin on calismalari genelde cizim olarak cikiyor.
sonra doymus olan bilgiyi tuvale tasiyorum.
evet. baya bir kalabalikti isler,eledik ama yine de cok is var.
1:13pmErel
çok merak ettim, bugün kesin gidiyorum..

1:13pmSena
minimal bir sergi olamadi.
1:13pmErel
öyle gibi.. senacım çok teşekkür ederim sohbet için.. müthiş zevk aldım seninle konuşmaktan..

1:13pmSena
2007-2009 araliginda en doymus parcalari sergiliyoruz.
ben tesekkur ederim erel. 2debir de, bu konusma da cok keyifli benim icin.
ben de elimden geldigince blog'unu desteklemeye calisacagim.
1:15pmErel
çok teşekkürler.. umarım birlikte de bir şeyler yaparız gelecekte..

1:15pmSena
eminim yapariz.basladik bile.
sergide gorusmek uzere.
1:15pmErel
evet

1:15pmSena
www.boastudio.org
bu da merak edenler icin,boa nin adresi...
kendine cok iyi bak!
1:16pmErel
evet, zaten ben de ekleyecektim.. sen de öyle senacım.. çokk sevgiler..

1:16pmSena
bye!
1:17pmErel
byee.
.

27 Şubat 2009 Cuma

FIVE DAYS ONE SUMMER BY FRED ZINNEMANN (1982)


sabah uyanır uyanmaz, kahvemi hazırladım. her zamanki gibi. alışkanlıklarımın dışına çıkıp, televizyonu açtım hemen. o saniyede açılan kanalda yeni bir film başladı. gri mavi puslu bir manzarayla açıldı film. her nasılsa sabahın o ilk vakitlerinde beni televizyonun önüne çekmeyi başardı bu manzara.. yaşlı bir isviçrelinin ağzından çıkan günün ve filmin ilk cümlesi şu oldu: "üzgünüm profesör, atların nalı düşmüş." cevap ise: "atların nalı mı düşmüş" oldu. gülmeye başladım. ve bir filmin ilk cümlesinin, bir kitabın ilk cümlesi kadar önemli olduğunu farkettim. daha önce düşünmediğim bir şeydi bu. bir filmi ilk cümlesi için seyretmeye devam etmemiştim bugüne kadar. eğer hakkında hiçbir fikrimin olmadığı bir filmse, ışık önemli olmuştur mesela.. film isviçre'de alpler'de geçiyordu. yani güzel manzaraların ülkesinde, ilerleyen dakikalarda profesörü canlandıran sean connery'nin ağzından duyulacağı gibi. evet, benim de küçüklüğümün beş yılı geçmişti bu güzel manzaralar ülkesinde. bir ile beş yaş arasındaki bu zaman diliminden hatırladığım tek imge elimden kaçırdığım, gökyüzünde kaybolana kadar arkasından seyrettiğim o pembe balon. ne alplerin etekleri, ne kar, ne başka bir güzel manzara hatırlıyorum. sadece o balon kalmış belleğimde. ve de hep şunu düşünürüm, bu güzel manzaralar ülkesinde de insanın canı sıkılabilir ve de insanın canı her yerde sıkılabilir. insanın dilemması da budur zaten.. çok geçmeden filmde de can sıkıntısıyla ilgili veciz söz profesörün kız kardeşinin kızından geldi. yani "yasak" bir ilişki yaşayadığı yeğeninden: "kısa bir süreliğine mutlu oluyorum ve hemen sonra hüzünleniyorum". film ilerledikçe bu cümle farklı anlamlar kazansa da profesörün verdiği cevap çok doğruydu: "keşke tanrı bu konuda bir şeyler yapabilseydi." filmde benim en mutlu olduğum, içimi ısıtan anlardan biri, güzel bir günde, genç kadının odanın tüm perdelerini açtığı sahneydi. güzel bir günde açılan perdelerin arkasındaki günün ilk ışıkları, hele ki dağdaysanız tarif edilemez bir mutluluk verir. belki de isviçre zamanlarından kalan bir başka imgedir bu.. film şu aralar dijitürk kanallarında dönüyor. kusursuz bir kurgusu var. sırf bü yüzden bile seyretmeye değer. genç kadın, yaşlı adam ve genç erkek. aşk üçgenine zemin hazırlayan bir gerilim. nefis manzaralar. dağcılığa heveslendiren tesirli bir film.. denk gelirse seyredin. ben sevdim açıkçası..

26 Şubat 2009 Perşembe

HEDI SLIMANE LINDSAY LOHEN'DEN ROMY SCHNEIDER YARATMIŞ!! (BENCE!)






lindsay lohen'in fiziği, yüzü, oyunculuğu özel gibi dursa da benim "kadınım" olmadı hiçbir zaman. ama bu fotoğrafları gördükten sonra, hedi slimane'ye sonra da kendini bu kadar güçlü ifade edebildiği için lindsay lohen'e teşekkür etmek lazım galiba.. bir de teferruat ve şatafata soyluluk kattığı, görüntünün algıdaki yanılsamalarını örttüğü için en çok da siyah-beyaz fotoğrafa bence..

25 Şubat 2009 Çarşamba

"THE WRESTLER" - SON LÜKS ONUR SAHİBİ OLMAK OLABİLİR Mİ?


toplumun kıyısında olan bitenler gurur ve onura yer bırakmıyor: mickey rourke'un başrolde oynadığı "the wrestler" filmi yıkıntılar için bir güzelleme..

boğuk bir gürültü duyuluyor. sanki kalp atışları mekanı dolduruyor. derken duruyor. randy the ram'in tüm gücü ve enerjisi yokolmuş. dünya onu kullanıp atmış ya da belki de kendisi bunu yapmış. herşeyi onuru ve gururu için dövüşerek harcamış.

mickey rourke, randy the ram yani "the wrestler", darren aronofsky'nin filminde paso dövüşüyor, bazen sırf şov gibi gözükse de gerçekten kanlar fışkırıyor, kemikler parçalanıyor. acı veren sanki dövüşler değil de grotesk bir şekilde dekore edilmiş gövdesi sanki. korkunç dövmeleri var; abartılı şişik ve kaslı bir bedeni, üstüne de ev yapımı sarartılmış saçları. özsaygısını yitirmiş, dövüşler ve steroidlerle canını, ciğeri, kalbini vermiş bir adam. enfarktüs geçirdiği için kendi sonunu hazırlamış, filmin sonunda da bruce springsteen'in şarkısında söylediği gibi, "i always leave, with less than i had before" diyen birisi.

aslına bakılırsa, karşılıklı birbirinin yüzünü paralamak, cam çerçeve dağıtmak toplumsal savaşın ekstrem şekli olarak tezahür ediyor filmde. randy hiçbir zaman hiçbir şeye sahip olamayacak bir adamdır nihayetinde. enfarktüsten sonra geri çekilmesi beklenir ama o, nereye çekileceğini bilmez.

arnofsky bu filmiyle yıkıntıların güzelliğini, sosyal buz çağını ve de hiç kimseye faydası olamayan erkeklik rütüellerini öne çıkarmış. en dokunaklı hikayelerin dipteki korkunçluğunu silik renkler, çamurlaşmış karlar, asbury park'ın batakhaneleriyle kimsenin istemediği dondurulmuş bir cennet olarak seyircisine sunmuş.

randy'e de tutunacak şefkatli ve kırılgan bir striptizci vermiş (pam - marisa tomei). onun gibi kendini satan, geleceğini çoktan çarçur etmiş ve de bu iş için yaşlanmış bir kadın. ayrıldıkları nokta ise randy'nin onuru, pam'in tek kuruşa bile olan ihtiyacı.. seyredin mutlaka, bazen böyle sertliklere filmde de olsa ihtiyaç var diye düşünüyorum..

24 Şubat 2009 Salı

MERT & MARCUS'UN SON NUMARASI YENİ BİR KİTAP PROJESİ


ikili gece hayatına dalış yapmış ve hazcılara çevirmiş vizörünü. aralarında çok iyi tanıdıkları arkadaşları da olan kitapta poza pek yer yok. insanlar oldukları gibi; müziğin ve gecenin ruhuna kendilerini kaptırmış halde yansımışlar tüm fotoğraflara.. elbette kate moss kitapta yer alan insanların başında yer alıyor..

ROGER BALLEN VE ÇOCUKLAR VE HAYVANLAR..







1950 new york doğumlu roger ballen yetenekli fakat geri planda olmayı seven insanlardan. aslında jeoloji okumuş, 70'lerde güney amerika'ya göç etmiş ve orada fotoğrafçılığa başlamış. belgesel fotoğrafçılık türüne yakın olan sanatçının "outland" ve "shadow chamber" isimli kitaplarında olduğu gibi, 14 mart'ta çıkacak olan "roger ballen's boarding house"isimli kitabında da "gerçekdışı" mekanlarda başrolde gene çocuklar ve hayvanlar var. olağanüstü ve büyüleyici..

L'ENFANT TERRIBLE - SEAN PENN EN İYİ ERKEK OYUNCU


"milk"deki eşcinsel siyasetçi rolüyle sean penn "en iyi erkek oyuncu" dalında ikinci oscar'ını aldı. ABD'nin en aktivist oyuncularından olan sean penn bence kuşağının en iyisi. ve de unutulmaz filmlerin mühim oyuncusu. "dead man walking", "mystic river" ya da "21 gramm" ilk aklma gelenler..

LOVE LOVE LOVE...


POP dergisinin yaratıcısı katie grand'den yeni bir proje daha: LOVE.. yılda iki kere çıkacak olan bu dergi moda dergileri cennetinin yeni yıldızı. conde nast grubundan çıkan derginin ilk kapağını ise çırılçıplak bir beth ditto süslüyor. yaşadığımız çağın ikonu ilan etmiş LOVe ditto'yu. başka neler var? agness deyn, iggy pop, iris strubegger... bence sevgililer gününde piyasaya çıkan ve bize de intikal eden bu dergi en azından bir göz atmayı hakediyor.. daha fazlasını isteyenler hemen facebook'a girip LOVE grubuna üye olup aşklarını ilan edebilirler, o ayrı..

23 Şubat 2009 Pazartesi

BU KADININ KIYAFETLERİ HAVAYI TEMİZLEYECEK!


gelecek ve moda artık biraz şüpheli, biraz hassas bir konu. bence böyle de olması gerekiyor. londra temelli helen storey bu konuda ilginç ve olması gereken bir vizyona sahip..

moda dünyası raydan çıkıyor. milano ve paris'teki moda evlerinde güvensizlik hatta panik var. insanlar yıllar yılı giyim kuşama servet harcadılar ama ne olduysa oldu 2009'da alarm çalmaya başladı. kriz ve glamour artk bir arada yürümüyor. belki de birkaç yıl içinde bazı modacılar tamamen ortadan yokolacaklar. helen storey (49) dışında.

storey, moda profesörü, sanatçı ve de tasarımcı ve de bu olgun yaşında ne istemediğini kesin olarak biliyor. sadece güzel olmak için moda yok. modanın dünyayı güzel bir yer yapmasından ziyade artık yaşanır bir yer yapması gerekiyor çünkü. iyi haber 21. yüzyılda da insanlar giyinik dolaşacaklar. yine kıyafetlere para harcayacaklar ancak çok farklı kriterler devrede olacak. yani artık 21. yüzyılda aslında dünyanın daha fazla modaya ihtiyacı olmadığı bilinciyle davranılacak. işte storey'in vizyonu:

havayı temizleyen bir kumaş (catalytic clothing) üretimi üzerinde çalışıyor storey. beş yıl içinde de bu kumaşların her yerde satın alınacağını, hatta büyük moda markalarının da ellerinde başka seçenek olmayacağını söylüyor. helen storey glamour endüstrisinin yükselen ismi olacak trend araştırmacılarına göre. bekleyip göreceğiz.. http://www.showstudio.com/project/wonderland

22 Şubat 2009 Pazar

GÜNLÜK SERGİ II: by TİMUÇİN COŞKUN





timuçin coşkun gerek styling konusunda gerekse fotoğrafçılığıyla son derece yaratıcı bulduğum bir arkadaşım.. bu seriyi kendisi için çekmiş. ben sevdim. bu bölüm için de süper oldu...

HOCKEY - TOO FAKE

Too Fake Music Video


bu çocukları yeni keşfettim ve de bayıldım.. çıkış albümleri "mind chaos"tan too fake müthiş bir parça.. bence 2009'un en'ler listesinde şimdiden yerlerini aldılar..http://www.myspace.com/hockey

21 Şubat 2009 Cumartesi

CuMARTESİ SOHBETLERİ VOL.V - BİGE ÖKTEN/ISTANBUL MODERN MAĞAZALAR KOORDİNATÖRÜ/TASARIMCI


bige ökten, istanbul modern mağazalar koordinatörü. müzenin içindeki ve kanyon'daki mağazalar onun eseri. senelerce yurtdışında yaşadı. tasarım okudu ve orada edindiği bütün tecrübelerini buraya aktardı.. o bir proje insanı ve harikulade bir kadın..

2:51pmErel
bigeee..

2:51pmBige
canim
2:51pmErel
nasılsın?? nerelerdesin???

2:52pmBige
buralardayim calisiyorum cok yogun. sen nasilsin?
2:53pmErel
ben de öyle, birkaç işi aynı anda yürütüyorum.. ne diyeceğim, cumartesi sohbetleri diye bir şey yapıyorum blogda, seninle yapalım mı bugün?

2:54pmBige
sohbet ne konuda olacak?
2:56pmErel
belirli bir konu düşünmedim.. ama bence senin yaptıklarınla ilgili konuşalım.. bizde daha çok yeni olan bir işi başarıyla yürütüyorsun. bundan bahsedelim..

2:58pmBige
simdi sevil aradi galeride acilisi var ya gidicek misin?
2:59pmErel
bugün kızımın doğumgünü partisi var akşam, biraz onun hazırlığı var..ama gitmeye çalışıcağım..

2:59pmBige
hadi sor sorularini. nasil sohbet edecegiz bu arada? bu sekilde mi? yazisarak degil mi? nice mutlu yaslara olsun, kac yasinda?
3:00pmErel
evet, aynen şu an konuştuğumuz gibi devam.. kızım 15 oldu bu arada..

3:01pmBige
ay sana inanmiyorum anneye bakar misin
3:01pmErel
teşekkürler

3:01pmBige
fistik anne buna deniyor
3:01pmErel
hahahaha.. niye ki? genç yaşta bu işi bitirince böyle oluyor
deliiii..

3:01pmBige
aynen oyle
3:02pmErel
bu kısımları bloga koymayalım bence..

3:02pmBige
neden herkes gorsun
3:02pmErel
peki şimdi biraz anlatsana müzedeki işler nasıl? umduğun gibi mi?

3:02pmBige
bununla ovunmen lazim
3:02pmErel
pakala aynen böyle koyacağım o zaman:)

zaten bu sohbetlerin özelliği de bu!
3:03pmBige
isler cok yogun, hep yeni projeler
3:03pmErel
anlatsana biraz..
neler var? ne gibi yeni projeler?

3:05pmBige
biliyorsun cok yen i2 yeni sergi acildi. onlarla ilgili olarak magazalara yeni urunler yapildi. golgeye ovgu sergisi icin cok hos takilar tasarladik.
3:06pmErel
mutlaka gelip göreceğim haftaya.. merak ettim..senin tasarımların mı?
yani senin de tasarımların var m?

3:07pmBige
bu serginin cikis noktasi aslinda shadow theatre .karagoz-hacivat'li takilar yaptik. cok begenildi.
3:07pmErel
duydum, evet..

3:08pmBige
concepti ben verdim, Ceren Keyman tasarladi
3:08pmErel
daha mobil bir insan olmalıyım..

3:08pmBige
aynen
3:08pmErel
anladım.. mağazaya ilgi iyice arttı sanırım
..
3:09pmBige
evet cok begeniliyor.ama daha iyi olabilir
3:09pmErel
sen orada olduğun sürece, olacaktır da..

3:09pmBige
bende proje bitmez bilirsin
3:09pmErel
aynenn.. proje insanlarıyız biz..

3:10pmBige
onunla anlam kazanir hersey degil mi
3:10pmErel
kesinlikle.. durmak nasıl bir şey hiç anlamam..

3:11pmBige
zor olmali. denemedim, bilemem
:12pmErel
hahahahah.. bence de.. müzede kriz etkisi var mı diye sorsam??

3:14pmBige
her yerde var yok diyemem ama ziyaretcilerin bir kismi yabancilar oldugu icin biraz daha avantajliyiz
3:14pmErel
hatta daha çok yabancılar bile denebilir belki?

3:14pmBige
persembe gunleri bizim bedava gunumuz full ziyaretci
3:15pmErel
ne kadar umutlandırıcı..

3:15pmBige
aynen
3:17pmBige
senin dergiyi satmaz olduk artik daha dogrusu gelmez oldu
3:17pmErel
derginin yeni sayısı hazır ama kriz nedeniyle biraz askıya aldık.. yakında haberin olur..

3:17pmBige
yupiiiii
3:18pmErel
evet, umarım her şey yoluna girer..

3:18pmBige
girecek pozitif olalim lutfen
3:18pmErel
ben pozitifim her zaman, ülke yanlış..:)))))

3:19pmBige
dergi okumaktan vazgecmiyecek bir kesim var merak etme
3:19pmErel
evet evet.. orası kesin.. zaten bir avuç insandan bahsediyoruz.. aynı insanlar senin mağazana geliyor, dergi okuyor, sergi geziyor falan filan

3:20pmBige
oyle ama bir kisiyi bile bizden yapabilirsek ne mutlu bize. o yuzden projelere devam
3:21pmErel
aynı fikirdeyim, hep de buna inandım zaten..

3:21pmBige
bizim kanyondaki magazayi..
3:25pmBige
insanlara bu bir muze magazas dir, neden olmasi gerekir gibi aciklamalarla oturtmaya calisiyoruz.
3:25pmErel
kimin için söylüyorsun bunu?
kanyon için mi?

3:26pmBige
evet, kanyon icin. bu arada telefonlara da cevap veriyorum
3:27pmErel
bu sohbetlerin bu yönünü seviyorum zaten, hayatın normal akıyor bur yandan.. arada iki lakırdı ediyorsun.. komik:)

3:29pmBige
bu arada yapacagin cumartesi sohbetinin gec olacagini ve sozlesmeli oldugunu yazmissin
bu ben degildim herhalde
3:31pmErel
evet.. ilk defa öyle bir şey olacaktı.. fakat konuşacağım kişi bir siyasetçi olduğu için, saat veremedi tam olarak.. sonra da karşıda bir yerde kitlendiğini öğrendim, dolayısıyla her zamanki gibi online olan ve sohbet etmek istediğim kişi sen oldun..iyi de oldu

3:31pmBige
evetttttttttt
ozledim seni gelsene muzeye
3:32pmErel
geleceğim.. haftaya mutlaka.. çok teşekkür ederim bana vakit ayırdığın için..

3:32pmBige
her zamannnnnnnnn
3:33pmErel
sana iyi ve heyecan verici bir haftasonu diliyorum.. öptüm

3:33pmBige
sanada
optum

40 İSTASYON - TÜRKİYE VE İNGİLTERE'DEN PORTRELER


(portre: saime göksu timms)
40 istasyon fotoğraf projesi dünyanın birçok şehrinde sergilenmeye devam ediyor. muammer yanmaz ve annabel elston'un istanbul'da artane'de sergilenecek olan portreleri, ingiltere ve türkiye arasındaki bağlar ve ilişkilerden ortaya çıkmış. sergi, sevil sert'in galerisinde. bu akşam açılış kokteyli var saat 18.30'da. gitmeli.. (açılışa gidimezseniz bile 14 mart'a kadar izleme şansınız var)

ARTANE
sanatkarlar cad.
balaban bey apt. no 1
www.artane.org

20 Şubat 2009 Cuma

BUGÜN 20 ŞUBAT 2009: "FÜTÜRİST MANİFESTO'NUN 100. YILI!!


Diyelim 100 yıl öncesinin fütürist sanatçıları birkaç günlüğüne bizim sefil global kriz yılımız 2009'a şöyle bir uğradılar. daha doğrusu onlara öyle bir şans tanındı ve de bugünün gazetesini okumaya koyuldular; ne düşünürlerdi dersiniz?

ne muazzam bir zaman diyerek hayranlık duyarlardı, orası kesin. bankaların iflası, siyasetin çaresizliği... ve de fütürizm sanatçılarının en bayıldığı şey manifesto yazmak olduğu için şöyle bir "hymne" düzerlerdi: "dibe çöküşün güzelliği/estetiği" ya da "paranın bitişi" gibi.

bu zamanları bizzat yaşayan bizler ise şaşkınlık ve öfke içinde yüzlerine güler ya da haykırırdık mutlaka. onlar da 'niye bu kadar karamsarsınız; her şeyin çökmesi kadar harikulade bir şey yok ki, bütün aydınlanmalar büyük çöküşlerden doğar derlerdi muhtemelen.

zira kendi dönemlerinde, yani 100 yıl önce 20 şubat 1909 tarihinde "figaro"nun baş sayfasında "fütürist manifesto" yayınlandığında, tüm sanatçılar çöküş ve yokoluşa methiyeler düzdüler. "tüm kütüphaneleri yakın" diye seslendiler okuyuculara. müzeleri sular altında bırakın, bırakın o büyük dev yapıtlar sular altında gömülsün"...

fütüristlerin istedikleri tek şey geçmişi tamamen yok etmekti. özellikle de vatanları italya'yı kurtarmaktı dertleri. "kansere yakalanmış profesörlerden, ciceronlardan ve antikalardan". bunun gerçekten olması için hiç tereddütsüz silahlanmaya çağırdılar: "savaşı yüceltiyoruz çünkü savaş dünyanın tek hijyeni" ...



(bugünün tarihteki yerine ilişkin küçük bir hatırlatmaydı..:))

19 Şubat 2009 Perşembe

BİR FOTOĞRAF -OBAMALAR 1996


new york'lu sanatçı mariane cook ABD'li çiftleri çektiği fotoğraf projesine 1996'da başlamış. o zamanlar ziyaret ettiği çiftlerden biri barack obama ve eşi michelle. işte o karşılaşmadan notlar..

michelle obama:

" barack'ın siyasi bir kariyer yapması çok muhtemel ama henüz aramızda uzlaşamadık. ben çok dikkatliyim siyaset konusunda. bana kalırsa bu kaba ve şüphenin olduğu dünya için fazlasıyla iyi bir insan barack.

sanırım hayatımız o yönde gidiyor. gerçi ben çocuk istiyorum, ailemle ve arkadaşlanrımla seyahatlere gitmek istiyorum. herhalde ileride çok meşgul olacağız. gelecek bizim için ne getirecek ben de merak ediyorum. açık olmak, değişik tecrübeler edinmek, deneyimledikçe kolaylaşıyor sanki. iş hayatım olmasaydı, şu an tanıdğım insanları tanımaz ve risk almaktan korkardım.

barack sayesinde daha rahat ve risk alabilen bir insan oldum. hep yaptığım gibi değil bir şeyleri farklı yapmayı öğrendim. barack ise her zaman öyleydi. ben daha güvence ve emniyet arayan biriyim. 'biraz beklemek gerek' diyen tarafım.

barack obama:

"hayatım boyunca aile kurmaya çalıştım. ister hikayelerle, ister anılarla ya da arkadaşlarımla olsun, hep bir aile oluşturma çabası vardı içimde. michelle'in çok farklı bir geçmişi var. o ailesiyle birlikte büyümüş. anne evde, erkek kardeş, köpek ve hep aynı ev. biz bu ülkenin farklı aile modellerini temsil ediyoruz. bir tarafta sağlam ve tertipli aile, diğer tarafta klasik aileden uzak, sürekli seyahatte, birbirinden ayrı. sanırım çok derinde sağlam ve bir arada olan bir aile nasıl olurdu sorusunu sordum her zaman.

michelle çok güçlü bir karakter. ne istediğini, kim olduğunu, köklerinin nerede olduğunu tam olarak bilir. ama gözlerinin içine baktığınız zaman ne kadar kırılgan olduğunu da farkedersiniz. kendinden emin ve güzel bir kadın olarak o da hayatta mücedele eden biri. kırılgan ve ürkek tarafının yanında güçlü tarafı var; galiba ben çeken de bu oldu.

bizim ilişkimizi zenginleştiren onunla çok mutlu olmam. o öyle çok tanıdık ki, karşısında farklı olmama gerek yok. beni çok iyi tanıyor ve ona güveniyorum. gene de bazen sır gibidir. yanna uzanıp yattığım zaman kendimden çok farklı hayat tecrübesi, hatırıaları ve düşünceleri olan biri olduğunu düşünürüm.

güven ve yabancılık arasındaki gerilim bizi birbirimize çekiyor ve kaynaştırıyor. çünkü ne kadar güvenirseniz güvenin her zaman sizi şaşırtacak bir sürprizle karşılaşabilirsiniz.. ( foto/metin: mariana cook/the new yorker)

PURPLE'CİLER DİKKAT! - YENİ WEB SİTESİ HAZIR


hastasıyız purple'ın.. iki gün önce yeni web sayfaları aktif oldu.. yalın ve sahici bu "günlüğü" ben sevdim:) hemen adresi ileteyim: http://www.purple-diary.com/ (foto:MILLA JOVOVICH -RODARTE Fall/Winter 2009 New York Show)

16 Şubat 2009 Pazartesi

ELLERİNE SAĞLIK BORA :))


ilk önce bodrum'da "mavi"de dinlemiştim bora'yı. (mavi'de şarkı söylemek bir ayrıcalıktır bu arada) açıkçası yabancı biri zannetmiştim.. burnunun dibine kadar gidip sokulduğumuzu hatırlıyorum. nasıl bir ses bu? bizde böyle adamlar da var mıymış diye diye gecenin sonuna kadar dinledik bora'yı, yani kangroove'u. daha sonra farklı yerlerde çıktı karşıma.. 3 yıl önce 2'debir için harika bir röportaj yapmıştık, hala kangroove elemanıyken.. bora'nın çok özel bir sesi var. söylemeye cesaret isteyen parçalara o, bir de üstüne kendi rengini ve karakterini katarak bambaşka bir ruha sokuyor. kendisi de giriyor bu ruha. geçen yaz alaçatı'da bir kez daha anladım. sahnede rahat, fütürsuz ve de çok özür dilerim ama, hiç "türk" değil... bora uzer'in şimdi B1 adını verdiği ilk solo albümü 23 şubat'ta doublemoon'dan çıkıyor. albüm lansman konseri de 26 ŞUBAT'TA BABYLON'DA...
albümün çıkış şarkısı ’aramızda 1 gerginlik mi var’ın klibini ben myspace'de izledim/dinledim. gayet "boraesque" bir parça olmuş. nefiss. klipte MFÖ’den özkan uğur, avrupa yakası’nın tanrıverdi’si sarp apak gibi ünlü isimler de oynuyor. yönetmeni ise barış denge. bora ayrıca 18 şubat'ta avrupa yakası dizisine konuk sanatçı olarak katılıyor. albümün çıkış şarkısını da burada söylüyor.

(Bora, cumartesi online ol, sohbet edelim blog için..Bengiii duy sesimi!!)

Burak Arıkan - Ergenekon.tc


önce facebook'tan grup daveti geldi. davet boran'dan gelince, zaten eli yüzü düzgün birşeydir diyerek koşulsuz ekledim kendimi gruba. sonra biraz kurcalayınca, arkasında beni daha da heyecanlandıran bir oluşum çıktı. burada uzun uzadıya yazmayacağım elbette. nedir? neler oluyor? neden bahsediliyor gibi kaygılananlar varsa, şu siteye girip öğrenebilirler: http://deluks.org


Delüks sunar:
Burak Arıkan - Ergenekon.tc
Çok ortamlı yerleştirme
Müzik: Barış K.
Açılış: 18.02.2009 Çarşamba 19.00
Perşembe - Cuma - Cumartesi 17.00 - 20.00 arası gezilebilir.


"Her toplumun kendi diyagram(lar)ı vardır."*

Ergenekon.tc sergisi 2455 sayfalık Ergenekon iddianamesinde anlatılan sosyetenin diyagramını gösterir. Ergenekon davasında geçen kişiler, kurumlar, gruplar, yerler, teoriler, ideolojiler, ve inançlar arasındaki kaynaşma, toplumda karmaşık bir çatlak oluşturmuştur. Bu çatlağın karmaşası ne o çok merak edilen "bir numara"yla ne de bütün bir hiyerarşik düzen ile açıklanabilir. Ergenekon tek merkezli değil, çok merkezlidir. Ergenekon devlet veya askeriye gibi hiyerarşik yapıların içine geçişebilen, dağıtık, tasarlanmamış ama kendiliğinden büyümüş organik bir yapı olduğu için varlığını sürdürebilmiştir.

Ergenekon.tc projesi iddianamenin ortaya koyduğu bu karmaşada bir anlam aramaz, karmaşanın şiddetine işaret eder.

Ergenekon.tc projesini oluşturan bilgisayar programlarından biri iddianamenin tümünü analiz ederek isimlerin metin içindeki yakınlıklarına göre ilişkilerini çıkarır; diğeri ilişkilerden oluşan ağı gösterir. Ortaya çıkan haritada isimlerin büyüklüğü tekrarları, isimler arası göreceli yakınlıklar ilişkilerin yoğunluklarını, koyu bölgeler bağlılık sıklığından oluşan merkezleri gösterir.

Ergenekon.tc projesine ilham veren ilk olay Ergenekon İddianamesi'ni dijital okur yazarlıktan yoksun olarak yayınlanmasıdır. İddianame dijital olarak hazırlandığı halde, önce basılmış, sonra taranmış, sayfalar resim olarak PDF formatına çevrilmiş ve medyada bu haliyle dağıtılmıştır. PDF iddianame içinde ne otomatik arama ne de programatik okuma mümkündür. Ergenekon.tc sergisinde bu durumun absürdlüğünü sergilemek için 2455 sayfa iddanamenin tümü saman kağıda basılmış ve sergi ziyaretçilerinin kalemle üzerine not almasına veya karalamasına açılmıştır.

http://ergenekon.tc

* "Foucault", Gilles Deleuze, Sean Hand. Continuum International Publishing Group, 2006

“Expecting Pleasure to Solve Problems/Henüz İyi Yönlerimi Görmediniz”


Nazım Hikmet Richard Dikbaş
20 Şubat – 21 Mart

Dilin doğası, konuşulduğu yere ve zamana göre değişiklik gösterir: 30 yıl önce aynı dilin konuşulmadığı ve yazılmadığı malum, ancak aklımızdan geçen cümlelerle söylemeyi seçtiklerimiz de aynı değil. Benzer şekilde, kendi imgemizle bir penceredeki yansımada, aynada veya bir video kaydında her karşılaştığımızda bunun aklımızdaki imgeyle ne kadar örtüştüğü sorusu bir an yanıp sönüveriyor. Anlam oluşumundaki bu fark ve tekrar döngüsünü nasıl algılıyoruz? Yargılarımızın, kararlarımızın ve duygularımızın ne kadarı kendi ürünümüz?
Nazım Hikmet Richard Dikbaş’ın ilk kişisel sergisi, yazı ve imgenin çeşitli tezahürlerinin, özellikle de yüz ifadelerinin ve çok dilliliğin algı üzerindeki etkilerini anlamaya çalışıyor ve belli kavşaklarda ipuçları yakalıyor: Baştan savma, özensiz çalışma, olaylar karşısında gösterilen ilk tepkiye sonradan duyulan sadakat, dikkatin çeşitli katman ve aşamalarının inşası ve çözülüşü, hafızadaki boşluklar ve yığılmalar ve hafızanın kendisiyle ilgili farkındalığı, kendini kandırmanın kapsamı ve kaynakları serginin üzerinde yoğunlaştığı bazı konular.
Sergide sanatçının kağıt üzerine çizim ve resimleri, defterleri, ayrıca 17 pirinç levhadan oluşan Duyuruya Gerek Kalmadı/An Announcement Will Be Made Later adlı çalışması yer alıyor.
Nazım Hikmet Richard Dikbaş 1973 yılında İngiltere’nin Leeds şehrinde doğdu. Sosyoloji ve felsefe öğrenimi gördü. Daha önce Zen ve Hafriyat gruplarının üyesiydi, çizimleri Hayvan dergisinde yayınlandı, edebiyat ve sanat alanında çeviriler yapıyor. 2007’de 3 arkadaşıyla beraber Karşı Sanat’ta İmparatorluk Hala Çöküyor sergisini düzenledi, yine 2007’de Noktaları Birleştir adlı sergiye katıldı. Hafriyat grubunun üyesi olarak Hafriyat Karaköy’ün kuruluşunda bulundu ve burada düzenlenen bazı sergilere katıldı. (metin splendid ekibine ait..)

detaylı bilgi için:
info@galerisplendid.com
02122498774

SOME GIRLS WANDER BY MİSTAKE


yeni keşfettiğim bir blog.. emily blackapple sahibi.. sıcağı sıcağına paylaşmak istedim.. harikulade incelikte hazırlanmış ve son derece "unique". http://theblackapple.typepad.com/somegirlswander/

ANOTHER MAGAZİNE SELFRIDGE LONDON ORTAKLIĞI



another magazine'in hasretle beklenen ilkbahar/yaz sayısının limited editon collector's baskısı özel kapağıyla bu hafta itibariyle sadece londra'daki selfiridge mağazalarında satılacak. kapak yıldızı tilda swinton. bir de şöyle bir şıklık düşünmüşler. yeni sayının dijital versiyonu iki hafta boyunca selfridges'in web sayfasında görülebilecek.. hemen tıklayın..:)) (not: another mag. 19 şubat'tan itibaren ise bayilerde satılacak!!)

14 Şubat 2009 Cumartesi

CUMARTESİ SOHBETLERİ V. IV - KEREM AYAN/ İSTANBUL FİLM FESTİVALİ YARDIMCI YÖNETMENİ/ SIKI BİR FİLM İZLEYİCİSİ


kerem ayan istanbul film festivali'nin yardımcı yönetmeni. bu ne demek peki? beni ilgilendiren kısmını söyleyeyim, harika bir iş demek. dünya kadar film izlemek, hem de herkesten önce izlemek demek. sinema zevki demek. aslında milyonlarca dünya demek. yaşadığımız gezegeni keyifli bir yer haline getiren şeylerden biri olan sinemayı daimi olarak yaşamak demek.. bilmiyorum çok mu abarttım ama kerem, bir yandan festival için filmler seyredip beğenirken, diğer yandan dünyayı geziyor, oradaki festivallere gidiyor. uluslararası berlin film festivali, nam-ı diğer berlinale'den yeni döndü. gündemde bu kadar sinema varken bugünkü sohbeti onunla yapmak istedim. gene virgülüne dokunmadım..

1:26pmErel
keremciim günaydıın..ne günaydın.. öğlen olmuş gerçi..

bugün piyango sana çıktı..
1:27pmKerem
gunaydin, bize ancak gunaydin.
sereftir efenim
1:28pmKerem
uzun mu yaziyosun nedir?
1:29pmErel
aynen valla.. önce sevgililer günün mübArek olsun demek isterim

1:29pmKerem
tüm halkimiza...
1:29pmErel
hahahaha.. bence bu konuyu hemen geçelim

1:29pmKerem
memnuniyetle
1:29pmErel
hızla geçelim biraz sinema konuşalım, ne dersin?

1:29pmKerem
beyoglunda törenlerle kutlaniyor bu arada
ok sinema
1:30pmErel
evet ya.. sen ayağının tozuyla berlin'den geldin.. burada da if var.. yani göndemde zaten sinema var.. biraz berlin'i anlatsana.
.
1:31pmKerem
berline ilk gidisimdi, herseyden önce sehre bayildim
1:31pmErel
yani berlinale'ye ilk defa gittin demiştin, nasıl oralar?

1:31pmKerem
hem berlinaleye hem berline ilk gidisimdi
dedigim gibi sehrin mimarisi ve enerjisi harika
hem de oldukça ucuz bir sehir avrupa için
1:32pmErel
kesinlikle öyle.. peki festivalleri biraz mukayese etsene..bizimki onlarınki ..??
1:32pmKerem

festivali ise dogu tarafina alimıslar sehrin
zaten hersey doguda oluyor
1:33pmErel
doğu oranın en hip bölgesi..

1:33pmKerem
oldukça buyuk ve oturmus bir festival tabii ki
alman dakikligiyle çalisiyor
1:33pmErel
orada kusur yoktur eminim

1:33pmKerem
e zaten cannes'dan sonra ikinci onemli festival
ama ne yazik ki programi pek heyecan verici degildi bu sene
1:33pmErel
öyle mi?

1:34pmKerem
yan bolumlere alinan bir suru film rahatlikla yarismada olabilirdi
ve yarismadaki filmler epey sonuktu
1:34pmErel
niye acaba?

1:34pmKerem
zaten oldukça da elestiri aldilar bu yuzden
1:34pmErel
alman dakikiliğinin yanında körlük var demek..

1:35pmKerem
bu bazen cannes festivalinde de goruluyor: unlu yonetmenlerin filmlerini bazen gozu kapali alabiliyorlar
sonra sukutu hayal oluyor
1:35pmErel
bağımsızlar çok daha iyi zaten uzun zamandır..
silik soluk bütçeler ama dev filmler

1:36pmKerem
evet özellikle yeni yönetmenlerden çok iyi surprizler olabiliyor
1:36pmErel
ve de sinemayı canlandıran bağımsız taraf.. peki bizi burada ne bekliyor.. biraz içeriden bilgi sızdırsana..

1:36pmKerem
zaten buyuk odulu de sanirim bir peru filmi aldı bu sene
1:37pmErel
buyurun yani..

soruyu atladın sanırım..
1:38pmKerem
bir dakika
1:39pmErel
istanbul film festivali yaklaşıyor.. bizi neler bekliyor biraz anlatsana..

1:39pmKerem
yok pardon daha oduller verilmemis sanirsam
yanlis bilgi
1:39pmErel
heheh.. olsun..

1:39pmKerem
belki de berlin inside information oldu
1:40pmErel
yaa blog okuyucusu aydınlanmış oldu sayende..

1:40pmKerem
bu aksam gorucez o zaman
evet gelelim ist fest'e
1:40pmErel
evet

1:41pmKerem
oradan inside information vermem biraz daha zor tabi
ama yine gayet dolu bir program var
1:41pmErel
hmmm..

1:41pmKerem
festivalin her seneki bölümleri devam
ulusal uluslararasi ve insan haklari yarismasi
ustalara saygi
genç yonetmenler
tabii ki yillarin eskitemedigi yonetmenler
1:42pmErel
cehaletimi bağışla, insan hakları yarışması var mıydı hep?

1:42pmKerem
mesela manoel de oliveria!
bu sene 101 yasina basacak!
son filmi berlinden sonra bize gelecek
1:43pmErel
harika..

1:43pmKerem
inanilmaz bir adam ve hala film çekmeye devam ediyor
1:43pmErel
dalga geçiyorsun..

1:44pmKerem
evet hemen yeni filmini çekmeye kosmus
berlinden odullu filmleri de insallah gosterme imkani bulacagiz
1:44pmErel
yaşasın.. sen dünya kadar film izledin tabi bu arada..

1:44pmKerem
basin toplantimiz 10 martta, sonra hersey açiklanacak
1:45pmErel
mesela bizde de gösterilecek olan, "budur" diyeceğin film hangisi?

1:45pmKerem
evet festival bittigi anda film seyretmeye basliyoruz bir sonraki sene için
1:45pmErel
e çok az kalmış desene..

1:45pmKerem
evet
1:45pmErel
ne kadar sıkıcı bir işin var, tanrım..:))

1:45pmKerem
hahah... aslinda çok eglenceli gozukse de is yine de
yani istedigin filmleri seyretmiyorsun her zaman
1:46pmErel
insanlar işten kaytarıp sinemaya gider, sen nereye gidiyorsun??

1:46pmKerem
seyretmen gereken filmler de var
1:46pmErel
haklısın tabi..

1:46pmKerem
ben kaytarip deniz kenarina gitmek isterim ama pek kaytaramiyorum
ama sinemaya da gidiyorum.
festivalde gostermedigimiz ticari amerikan filmlerini yakalamaya
1:47pmErel
hahahahhaa...

1:47pmKerem
ben oldukça iyi bi seyirciyim aslinda
1:47pmErel
tahmin edebiliyorum..

1:47pmKerem
entellektuel film severim amerikan sinemasi rezalet demem
hepsinin yeri ayri
1:48pmErel
o zaten çok ahmakça bir şey

1:48pmKerem
harry potter seyredip patlamis misir yemegi de severim
1:48pmErel
ben de ben de..

1:48pmKerem
hehe
1:48pmErel
fantastik sinemaya bayılırım..
mesela twilight yeni favorim

1:49pmKerem
evet ben de... ama twilight beni biraz hayalkirikligina ugratti
1:49pmErel
devam filminde kim bilir ne atraksiyonlar olacak.
aa neden?

1:49pmKerem
daha aksiyon bekliyordum, daha bi gençlik filmi tadi olmus
daha kizlar için mi acaba
1:49pmErel
e zaten devamında olacak o aksiyonlar..
harry potter'ın ilki de öyleydi sonra delirdiler

1:50pmKerem
bilmem ki harry potter daha bi erkek çocugu filmi twilight daha bi kiz çocugu filmi gibi geldi bana
no offense
1:51pmErel
doğru, haklısın..

ama oğlanı herkes beğendi.. :)))
1:51pmKerem
evet soluk tenli genç
1:52pmErel
:)))) keremcim sohbetin için çok teşekkür ederim.. seni gece yorgunluğuyla daha fazla oyalamayım.. çok teşekkür ederim

1:53pmKerem
ne demek erelcim ne zaman istersen
hatta mart ortasi gibi bi arasan
1:53pmErel
evet?

1:53pmKerem
iyi filmlerden tuyo da veririm
1:54pmErel
e onu zaten yapıcam.. sonuna kadar tacizzz

1:54pmKerem
hepsi iyi olacak ama olmazsa olmaz filmler de var tabi:)
1:54pmErel
e bari birini söyle!!

1:54pmKerem
hmmm
peki
1:54pmErel
heyooo

1:54pmKerem
let the right one in
vampir filmi
1:55pmErel
öyle mi.. biraz daha bilgi??

1:55pmKerem
isveçten
çok acayip
1:55pmErel
dedim ben bu yıl vampir yılı olacak diye

1:55pmKerem
bayaa da bekleniyor zaten bu film
imdb de 8.2 skoru var
1:55pmErel
wowwww

1:56pmKerem
hiç bir vampir filmine benzemiyor gordugunuz
1:56pmErel
istemem zaten öylesini

1:56pmKerem
gece yarisi sinemasina kosmak gerekiyor bunu için
1:56pmErel
KOŞARIZZZ

13 Şubat 2009 Cuma

GÜNLÜK SERGİ I: THE PAINS OF BEING PURE AT HEART*









günhan akarçay, çok özel bir fotoğrafçı benim için.. 2'debir'de yayınladığım nefis fotoğraf hikayeleri oldu.. şimdi onun son çektiği bu siyah beyaz kareleri paylaşmak istiyorum sizinle. (*günhan'ın son zamanlarda en çok dinlediği müzik grubun ismi bu fotoğraflara başlık olmuş ve de süper olmuş. sözün gücü budur işte:))

ESAT BAŞAK'IN ON-LİNE SERGİSİ GALERİ SPLENDİD'DE








esat çok eski bir arkadaş. kendi döneminde belki türkiye'nin ilk fanzin dergisine imza atmış aklı evvel ve de büyümeyenler kulübünden bir insan evladı. nerelere kayboldu bu adam diye düşünürken bu sergi duyurusu geldi.. 8. iFistanbul festivali kapsamında www.galerispendid.com da işlerini görebilirsiniz. hatta hemen tıklayın ve görün!!

BU AKŞAM KARİNA BABYLON'DA!!!

(foto: yağmur kızılok)
valla babylon'cular ne yazdıysa aynen aktarıyorum:

Geleneksel Brezilya ritimlerini günümüz urban electronic tarzı ile başarılı bir şekilde birleştiren ve ülkesinin tatlı ritimlerini kulaklarımıza, güzel karelerini gözlerimize taşıyan Karina Zeviani yine sıcak bir performans için Babylon'da! Hareketli sahnesiyle kalplerinizi hoplatacak ve kendinizi bir anda elektronika, dub ve down-tempo'nun güzel ve yetenekli prensesiyle dans ederken bulabileceğiniz bu farklı performansa iyi hazırlanın! Brezilya'nın doğal güzelliği Karina konseri öncesinde ve sonrasında sizi ısısı yüksek ritimlerin doruklarında eğlenceli bir geziye çıkaracak Sarp Dakni’nin DJ seti için üzerinize hafif birşeyler alın. Rio Karnavalı enerjisinde bir gece sizi bekliyor!

eee.. hadi o zaman:)))))

ANDREA ROSSO: BOSS OF 55DSL


diesel markasının kurucusu renzo rosso'nun oğlu ilk gençlik zamanlarında diesel'in ofisinde takılarak vakit geçirmiş. snowboard, surf, skateboard hastası bu oğlan çocuğu babasının markasını güçlendiren isim olmuş daha sonra. 55DSL, diesel'in daha deneysel, daha performans bazlı bir alt markası haline gelmiş, andrea'nın marifetiyle. şu anda bu markanın kreatif sorumlusu olan andrea, yerinde duramayan, sürekli yeni arayışları olan sokak sanatı, müzik ve fotoğraf düşkünü muhteşem bir adam. onun bu meraklı ve yenilikçi yapısı 55DSL markasını diesel bünyesinden çıkarıp, kendine ait hak ve hukukları olan sıradışı ve eğlenceli urban/spor giyim markası yaptı. www.55dsl.com

ARKITIP: DERGİ VE ÖTESİ..


kaçamıyoruz işte "şey"lerden. hep "şey"ler olmalı. kimisi çok manasız, kimisi çok güzel, kimisi tabiri caizse "must have" olayı.. ben sadece bakarak da haz alanlardanım. illa sahip olmam gerekmez. kendimi eskiye göre terbiye ettim bu konuda. ama bazı "şey"ler aklımı çeliyor tabi. www.arkitip.com yeni keşfettiğim bir site. harika "arty-farty" nesneler bulabilirsiniz. baskılar (shepard fariey orjinal baskısı mesela!), kitaplar, arkitip dergileri, aksesuarlar.. at sepete, ver siparişini türünün fena sayılmaz örneklerinden biri kısacası..