28 Şubat 2010 Pazar

GÜNÜN MÜZİĞİ: BON IVER - SKINNY LOVE


bon iver'in yeri ayrı. biraz eski ama tam bugüne göre sakin ve telaşsız bir parça skinny love. iyi pazarlar..

Bon Iver - Skinny Love

27 Şubat 2010 Cumartesi

CUMARTESİ SOHBETLERİ VOL.33-İLHAN ERŞAHİN/MÜZİSYEN


ilhan erşahin şu anda brezilya'da. yeni albüm bitmiş, yeni müzikler, yeni heyecanlar ve "şimdi"nin ruhuyla yaptık söyleşiyi. ilk defa online olarak değil, mailleşerek yapıldı cumartesi sohbeti. skype veya msn kullanmıyor veya tercih etmiyor. önemli değil. zevkli bir röportaj oldu. onunla konuşmamızın önemli nedenlerinden biri önümüzdeki hafta salı günü babylon'da başlayacak olan NUBLU JAZZ FESTİVAL'i. festivalin motto'su olan "HEAR THE MUSIC OF NOW!" bizim sohbetimizin de mottosu oldu. buyurunuz..

new york'tan sonra nublu jazz festival'inin ikincisi istanbul'da olacak mart başında.
sağlam isimlerin konser vereceği festivalin sloganı "music of now". bunu biraz konuşabilir miyiz?
nedir "şimdi"nin müziği?


çünkü biz bunu yapıyoruz.. yani sonuçta ben bunu yapıyorum...ve de seçtiğimiz bunun bir parçası olan herkes öyle.. çünkü ben gerçekten önemli olanın ve enteresan olanın şimdi olduğunu düşünüyorum. yani tarih tabii ki enteresan ve önemli ama şimdi daha fazla önemli, öyle değil mi? tarihi istediğin kadar kurcalayabilirsin, geçmişten beslenerek müzik yapabilirsin, eğlenebilirsin. kulağa beatles gibi gelen veya çilek aromalı ya da nane aromalı ciklet gibi hiç bitmeyen türkçe popun neresi eğlenceli?.. eski sistem çalışmıyor, o zaman yeni şeyler söylemek lazım.. yeni olan gelsin, eski olan gitsin diyoruz..


peki festivale katılacak isimleri nasıl/hangi kritelere göre seçtin/iz?


hepsi enteresan kişiler oldukları için seçildi.. ve hepsi için sanatçı diyebiliriz.. bana göre sanatçı bir müzisyenden çok öte bir şey..


bütün bu festivaller, konserler.. bir yandan bir tarih yapılıyor aslında. eminim inanılmaz kayıtlar vardır. bunlar bir gün kitap veya film olmalı öyle değil mi? var mı öyle bir düşüncen?


eveeettt... bence fatih akın asıl nublu'nun filmini yapmalıydı, o alman soul kitchen yerine.. ya da jim jarmush ya da başka birileri.. bunun olması gerek, bu kadar basit.. uyanmanın zamanı geldi.

müzikte orjinal olmak hala mümkün mü?

tabii ki.. nasıl herkesin farklı parmak izi varsa, yeni müzikler ve de yeni dışavurumların da sonu yok.. medya ve tepede olan adamlar işi zorlaştırıyor yalnızca. orijinal olmak demek kendi derinine inmek, kendi parmak izini bulmak demek.. bu çok mümkün ama bugünün toplumsal yapıları içinde giderek zorlaşıyor ve buna izin verilmiyor.. bunu da her anlamda söylüyorum. çıkan yayınlardan, gazetelerden yemeğe kadar her şey yozlaşma içinde. yemeği ele alalım, sıradan bir türk bütün gün çay içer, çayına 2 veya üç şeker atar, et yer ve sigara içer..vücuduna bütün o hormonları ve zehiri aldıktan sonra berrak ve net düşünmesi nasıl mümkün olabilir? ve sonra o korkunç gazeteleri açtığında karşına çıkan sansasyon haberleri, yarı çıplak kadın görüntüleri.. sorarım sana böyle bir yozlaşma içinde çok çok katı ve kendini muhafaza edebilmiş bir birey olarak günlük yozyuklarla uğraşırken nasıl orijinal müzik, orijinal sanat talep edebilirsin..

internet ile aran nasıl? müzik dinleyicisinin, müzisyenin hayatına çok farklı bir boyut getirdiği kesin. sence bir avantaj mı? yoksa her şey kötüye mi gidiyor?

hayır hayır.. her şeyin iyiye gittiğini düşünmeliyiz. böyle düşünmek zorundayız. yeni kuşak her zaman daha iyidir ve insanoğlu iyiye gidiyor kesinlikle. mesele tepedeki adamların hepsinin yaşlanıp ve umarım doğal olarak ölmelerini beklemek zorunda olmamız. sonra yeni kuşak gelecek. düşünsene, dünyayı yöneten ve kararlar veren liderlerin çoğu 50'ler, 60'lar ve 70'lerin eğitim ve düşüncelerini kullanıyorlar. ama biz şu an 2010'dayız.. yani eski gitmeli, yeni gelmeli yerine.. soruna gelirsek, dijital, hayatın iyi veya kötü bir parçası oldu. bununla yaşamalıyız. eğer gençler bu sayede kararlar verecek olsalardı, çok daha iyi olurdu. internetin iyi tarafı birinin yaptığı müziğin dünyanın her yerine ulaşması. kötü olansa insanların bunun bedava olduğunu zannederek hareket etmesi.. bunun olmaması lazım.. bu bir mağazaya gidip, beğendiğini alıp, parasını ödemeden eve götürmenle aynı.. ama nasıl beceriliyorsa, bu durum değişmeye başladı, daha da değişecek.. ama bunun suçlusu açgözlü plak şirketleri. çok uzun süre şu plastik cd'ler için çok para istediler..

jazz'da seni son zamanlarda en çok heyecanlandıran 5 albüm veya isim?

şu an brezilya'dayım ve ismi "afternoon in rio" olan yeni albümümü bitirdim.. 2 hafta önce yeni wax poetic albümünü bitirmek için new york'taydım ve de ondan önce istanbul session'ları vardı etc. sana bencilce gelmesin ama hiçbir fikrim yok.. ama cidden kendi yaptığı işe kendi damgasını atabilen herkesi seviyorum.. that is heyecanlı!!

senin bildiğin, bizim bilmediğimiz ilan etmek istediğin müzik sırrı nedir?

açık ol, şansını dene, hayatı yaşa ve istediğini dışavur.. stil budur.. trendleri unut..

takip ettiğin, dinlediğin jazz dışı müzisyenler kimler? yine 5 isim rica etsem!

hmm.. etmiyorum, benim için iyi olan her şey jazz. benim için orijinal biri, bir nevi meydan okumak demek jazz. charlie parker da jazz ama ilk ortaya çıktığında insanlara punk rock gibi geliyordu. miles davis ve john coltrane de kötü eleştiriliyordu etc.. bunu şunun için söylüyorum, jazz benim için öyle bir şey ki sanki bir kelimeyi açmak gibi.. ama ne demek istediğini anladım tabii.. sanırım ed banger'den birkaç sanatçı cool ve hem avangard hem de popüler olmaları etkileyici. yine aynı şey, gençler bu işi biliyor. radiohead'i tabii hepimiz seviyoruz.. norah'dan emiliana'ya güzel şeyler geçiren bir grup kadın şarkıcı var ve saire.. burada brezillya'dayken rolling stone brezilya'nın 2009'un en iyileri listesini gördüm ve çok etkilendim.. harika bağımsız albümler listenin başında. yani öyle aptal pop grupları yok. bu da onların başındakiler ve kültürleri hakkında çok şey anlatıyor. az önce bunu demek istemiştim.. "şimdi"nin müziği burada epeyce mevcut.. bu arada benim OTTO için yaptığım 6 minutos adlı bir parça en iyi 50'nin içinde 18. sırada.. yeeeeee

türkiye'deki müzik iklimini nasıl buluyorsun? yeni müzisyenler, isimler, oluşumlar anlamında soruyorum..

enteresan bir dönem ama yine mentalite sorunu var. türkler o kadar yetenekliler ki düyanın her yerinde olmalılar, özellikle de avrupa'da. sadece müzikte de değil; spor, sinema, sanat..sinemada bir şeyler olmaya başladı ve müzikte de yavaş yavaş oluyor, olacak bir şekilde, umarım.. 80 milyondan daha iyi sonuçlar çikması lazım!! BUNUN DA KOOPERASYONLARLA VE DEVLET DESTEĞİYLE BAŞLAMASI LAZIM!! böyle şeyler kendiliğinden olmuyor.. destek, destek, destek...

son olarak tekrar festivale dönecek olursak. bu festivalle ilgili beklentin ve hedeflerin neler?

bütün biletler satılsın ve de gruplar iyi çalsın ve şimdi'nin müziği sloganının hakkı verilsin.. peace and love from NUBLU

çokkk teşekkürler...

NUBLU JAZZ FESTIVAL ISTANBUL
02-11.03.2010 @ Babylon
"Hear the Music of Now!"
biletix

24 Şubat 2010 Çarşamba

WHAT TYPE ARE YOU?/HANGİ FONTSUNUZ?


fontlarını pazarlamak için ince bir fikir bulmuş pentagram. hadi siz de hangi font olduğunuzu öğrenin. ben cooper black italic'mişim bu arada :P:P

SANAT GERÇEĞİ ÜRETEBİLİR Mİ?


"gerçeğe inanıyor musunuz? bu nasıl bir soru diyeceksiniz. gerçek inanılacak bir şey değil ki. hem gerçek her zaman bizi sollayan bir şey değil mi? neden bahsediyoruz ki? peki gerçeğin çok farklı göründüğüne dair sözler desek? ya da yaptığımız konuşmaların bir yerlerine 'mutlak', gerçekten, sahiden gibi sözcükler yerleştirmenin alışkanlığından bahsetsek? gelin, gerçeğin çatlakları üzerine konuşalım; hakkında konuşulan ve gerçek dünya arasındaki mesafeden konuşalım.." demiş ve şimdiki zamanı sorgulamak istemiş (aslında nisan'da yapılması planlanan ama) 11 haziran ve 8 ağustos'ta 6.'sı gerçekleşecek olan berlin biennale'nin yapıcıları. küratörü kathrin rhomberg.. şimdiden yürüyen "artist-beyond" bölümünde yer alan isimlerin arasında nilbar güreş de var. (foto: nilbar güreş'in 2006'da yaptığı soyunma isimli işi)

22 Şubat 2010 Pazartesi

3. LOKAL AÇILIYOR.. BU CUMA FLAVIO BY LOKAL'DEYİZ


cuma akşamı lokal'lerin 3. şubesi, namı diğer flavio by lokal açılıyor. DJ style-Ist'in idaresinde ve elbette nefis DJ'liğinde, istanbul'un güzide bölgesi tünel'de yeni bir durak daha. duraktan öte mola, yeme-içme, buluşma, nefes alma, nefes verme, sohbet etme, kutlama, eğlenme, dağıtma yeri olacak yeni lokal.. bu cuma agent orange, ali kuru, elif tanrıbilir ve style-Ist'in müzikleri eşliğinde tanıdık ve daha da samimi bir lokal gecesi yaşayacaksınız.. cuma hızını alamayıp, cumartesi gelenler de indie, disco, elektronik ve house müziğin en taze seslerini benden dinleyecekler!! (foto: aslı aktuğ)

açılış partisi: 26 şubat cuma
saat: 21.00-04.00
adres: asmalımescit mah.
istiklal cad.
gönül sok. no 1a-3a
tünel/beyoğlu
(adidas mağazasından girince solda)

MATRAK VE HÜZÜNLÜ BİR HAYAT OYUNU



zeynep günsür'ün yönetimindeki hareket atölyesi'nin en yeni performansı aHHval*, 1 Mart 2010 Pazartesi, Boğaziçi Univ. Garanti Kültür Merk. Sahnesi, Uçaksavar-Etiler'de saat 19:30'da.
biletler, kapıda...
tam 12, öğrenci 7.5 TL

“*aHHval” bir hareket tiyatrosu çalışması. türkiye’de çok fazla örneği olmayan “hareket tiyatrosu” tarzında işler üreten hareket atölyesi, çok farklı yaşlardan ve birikimlerden gelen kişilerden oluşan sıradışı bir topluluk. 28 yaşından 70 yaşına kadar, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu topluluk 10 senedir birlikte çalışıyor ve üretiyor.

TİPOGRAFİNİN TENLE UYUMU: SKINOGRAPHIE


görüntü her zaman saadet dolu değildir. bazen çok acı da verebilir. vermese de acıyı düşündürebilir. çok normal. gördüğünüz bir işkence metodu değil, tipografi esasında. galiba y ve z harfi dışında alfabenin tümü küçük mandallarla insan derisi üzerine "nakşedilmiş".. büyük fikir olduğu için, birkaç gündür dergi bitirmekle meşgul olduğum için, yazı ve çizi işlerinin "tatlı" işkenceler olduğunu bu şekilde vurgulamak istedim..(via)

19 Şubat 2010 Cuma

GÜNÜN MÜZİĞİ: THE ANTLERS - BEAR


bon iver'in debut albümünden sonra ortaya çıkan, insanın dünyayla arasındaki ilişkiyi harikulade bir şekilde koparan antlers'in yürek dağlayan albümü "hospice"a saygı duruşunda bulunmalı ve bir müddet susmalı. albümde yer alan bear parçalarına yaptıkları yeni klip hasebiyle hatırlamak da yarar var..

The Antlers - Bear

16 Şubat 2010 Salı

TOLEDANO YA DA GÜZELLİĞİN FARKLI HALİ


phillip toledano'nun yeni fotoğraf serisi çarpıcı. "güzelleşmek" için defalarca bıçak altına yatan yani estetik operasyonlar geçiren insanların portrelerini çekmiş bu sefer. insanın kendini yeniden "yapması" veya "kurgulaması"nın irite edici ve kırılgan halleri büyüleyici.. (via)

15 Şubat 2010 Pazartesi

AKINTININ TERSİNE TIRMANMAYA ÇALIŞIYORLARDI


*takırtılı hatırasıyla gezen bir insan-kız, göz bebekleri oynamayan doktorlarla karşılaşır. o an yer yarılsın içine gireyim der, yerin altındaki dünyada acaba ne var? insanlığın yarısı orada. paha biçilmez bir kalabalık bitkisel ritimden hızlı akıyor. akıntının tersine tırmanmaya çalışıyor.


NON'da , bu perşembe saat 18.30'da güneş terkol‘un "Akıntının Tersine Tırmanmaya Çalışıyorlardı" adlı 2. kişisel sergisi başlıyor.

terkol sergisinde, NON binasının üç katlı yapısını hikayesinin üç katmanına dönüştürüyor: geceden gündüze zorunlu geçiş gibi; dünyaya gömülü halimiz; toprağın altı, üstünde gezinen kalabalıklar ve ışık tayflı sis bulutları.

canlıyı türlü türlü tepkilere sürükleyen akıntıya kapılmış kalabalıklar, dev bir toprak tabakasını oluşturuyor. terkol’a göre toprağın katmanlarındaki akıntı, ele gelemeyen gömülmüş, girişimci, üreten ve boşaltan bir organizma sanki.

birçok farklı medyayı ve malzemeyi kullanan sanatçı, Akıntının Tersine Tırmanmaya Çalışıyorlardı‘da hikayesini bu kez video, desen ve kumaş üzerine dikiş-çizim teknikleri ile anlatıyor.

* sergide yer alan bazı işlerin isimlerinden çıkan hikaye. (görsel: “iki”, kumaş üzerine dikiş, 95×96 cm, 2009)

COPENHAGEN STREET STYLE


madem efterklang, madem danimarka, o zaman sokak modasında söz sahibi olan blogdan bahsetmeden geçemeyiz. jenny ve sören var arkasında. ilham verici ve yaratıcı görüntülerle kopenhag moda haftasında sergi açan ikilinin bu sitesi takip edilmeye değer..

GÜNÜN MÜZİĞİ: EFTERKLANG - MODERN DRIFT



kopenhaglı efterklang. yakında üçüncü albümleri ("magic chairs) çıkıyor piyasaya.. kuzey ülkelerinden umutluyum. isveç ve danimarka şaşırtıcı ve iyi gruplarla müzik piyasasını 2010'da da salayacak gibi..

12 Şubat 2010 Cuma

ICON: NINA HAGEN


11 mart'ta 55 yaşına girecek olan nina hagen benim ikonlarımdan. nina hagen facebook'ta, dahası kendi web sayfasında.. (foto: hannes schmid- 1978 via)

10 Şubat 2010 Çarşamba

SIGUR ROS'UN BAŞI JONSI'DEN SOLO ALBÜM


5 nisan'da "go" isimli debut albümü çıkıyor jonsi'nin. nette dolaşan "Boy Lilikol"parçasını ve "Go Do"ya çekilen klibini çok sevdim. sigur ros'dan bildiğimiz muhteşem dokunaklı ses ve güzelim sound yine bir arada. merakla bekliyorum albümü.

KAPI ÇALDI DOT GELDİ..


dot'un pornografi oyununa gitmeliyim diye aklımdan geçiriyordum birkaç gündür. derken az önce kapı çaldı. bernaylafem bu isteğimi duymuş olmalı ki t-shirt'lü davet göndermiş ve de şöyle bir not düşmüş: "pornografi oyunu dot'ta, dot bu sezon mars'ta. oyundan bir replik t-shirt'te t-shirt, sizde. iyi günlerde giymeniz dileğiyle.." harika bir t-shirt, teşekkürler..

BİSİKLET KÜLTÜRÜ VE AŞKINA ADANMIŞ SİTE


bisiklet kullanmak bir kültür meselesi. bisiklete binmeyi bir kere öğrenir bir daha unutmazsın denir ya, şüpheliyim.. copenhagenize.com'u keşfedince, bir zamanlar ne kadar çok bisiklete bindiğimi hatırladım. özlediğimi de. ilham verici bir site. bir şeyler düşünmeli bu konuda.. (flickr)

FROM ISTANBUL THEY COME


from istanbul they come, hussein chalayan, haluk akakçe, arslan sükan, :mentalklinik'in yer aldığı eleftheria tseliou'nun küratörlüğünde gerçekleşecek olan bir sergi. 18 şubat'ta atina'da açılacak olan sergi 27 mart'a kadar sürecekmiş. (foto: arslan sükan)

LAPSUS - NE GÜZEL BİR DERGİ İSMİ!


yılda 4 kere çıkan dergi lapsus favori dergilerim arasında yerini aldı. güncel fotoğraf dergisi, taze ve yetenekli isimlerin portfolyolarını sunan taptaze bir dergi.. (foto: jen davis)

8 Şubat 2010 Pazartesi

APLİKASYON MANYAKLARI İÇİN HER GÜNE YENİ BİR POZİSYON


"nerve's sex position of the day" diye girin i-tunes store'a, karşınıza çıkar. nerve.com'un en çok satan kitabı, "position of the day" temelli aplikasyon seks tembelleri için yaratılmış.

ÇAMAŞIRLARI EKSİ DERECELERDE DIŞARI ASINCA NE OLUR?


alman sz magazin'ciler denemiş. fotoğrafları da attila hartwig'e çektirmiş. ve de buz gibi soğuk kumaşı masalsı esere dönüştürmüş. (via)

7 Şubat 2010 Pazar

GÜNÜN MÜZİĞİ: JJ - ECSTASY/AND NOW



JJ - Ecstasy

JJ - And Now

EMANUELLE SEİGNER'DEN YENİ BİR ALBÜM


roman polanski'nin hayat arkadaşı ve baş oyuncularından emanuelle seigner'nin yeni albümü "dingue" yarın çıkıyor. bestelerin bir kısmında ve yapımında karen ann'in parmağı olduğu için dikkatimi çekti. zira seigner oyunculuğuyla iyi ama fransız kadın vokalcilerin çoğu gibi yeknesak ve kulağıma aynı geliyor. sanki bitmeyen "promenade"lar, sürekli cote d'azur'de, st. tropez'de takılma halleri var hepsinde. zaman "bilitis" zamanı, david hamilton her an bir yerden çıkacakmış havası. iyi de bir yere kadar. üzgünüm. dediğim gibi karen ann ve polanski ve de elbette seigner'nin yüzü suyu hürmeti için dinlenebilir..albüme adını veren parça "dingue" fena sayılmaz bu arada.

SANATÇI OLDUĞUMU AİLEME NASIL AÇIKLAYACAĞIM?


lernert & sander imzalı belgesel film dizisi 9 sanatçının ailelerine sanatçı olduklarını/işlerini nasıl anlattıklarını içeren konuşmalardan oluşuyor. nefis bir proje. çok etkileyici..sanatçıların isimleri şöyle: Arno Coenen, Harm van den Dorpel, Martijn Hendriks, Lars Holdrus, Bart Julius Peters, Joanneke Meesters, Levi van Veluw, Martin de Waal & Justin Wijers

6 Şubat 2010 Cumartesi

CUMARTESİ SOHBETLERİ VOL.32-DENİZ ALNITEMİZ/EX REKLAMCI/RADYOCU/YAZAR/OYUNCU


son marifeti geçtiğimiz hafta "anne yarısı" sayılan kaan sezyum ile birlikte miller music factory'deki sunuculuğuydu. anlata anlata bitiremiyorlar. yetkililer beni çağırdıysalar da, adres değişikliği yüzünden kaçırdığım aktivitelere ağlamaktan gözlerim şişti zaten. neyse. deniz alnıtemiz yani temiz bey haftanın 3 günü kaan sezgin (aka sezyum) ile birlikte dinamo fm'de "sevginin gücü" programını sunuyor. sunmadığı zaman if istanbul'da gösterilecek olan "moral bozukluğu ve 31" filminde yer aldı örneğin. ben onun tek başına veya sezyum'la birlikte büyük bir sıçrama yapacağını düşünüyorum. şimdi o sıçrama nereden nereye olur, kaçta olur, nerede olur konuşmak istiyorum ünlenen türkle..

erelada: alohaaaa..


deniz alnitemiz: saygılar

erelada: alman dakikliği ben buna derim.. almandı değil mi senin ataların?

deniz alnitemiz: tabi aryanız biz. aryancı.

erelada: anladım.. bir ortaklık vardı zaten, şimdi anlaşıldı.. bende sana ait sansasyon yaratacak fotolar var bu arada..

deniz alnitemiz: ya off sansasyonlar peşimi bırakmıyor..

erelada: bu sohbet vesile olsun istedim, yayınlamak için.. :P

deniz alnitemiz: yaa

erelada: olsun, değiştirelim konuyu.. sizin sunuculuğunuz konuşuluyor sağda solda, haberin var mı?

deniz alnitemiz: hadi canım

erelada: öyle valla.. beni yetkililer atladığı için gelemedim.. nasıl oldu anlatsana..

deniz alnitemiz: sahne benim evim

erelada: :))

deniz alnitemiz: ya işte biz sunalım istemişler kaan'la "sevginin gücü" olarak. kaan zaten jüriydi aynı zamanda yarışmada. biz öncesinde yarışmacılarla yapılan workshop'lara gidip, heriflerle minik röportajlar yaptık. gece yayınlanmak üzere. orada onları yakından tanıma fırsatı bulduk. zaten hepsi birbirinden fantastik insanlar. öyle olunca gece çok daha rahatladı her şey. üçüncü karttan sonra kartları da bıraktık. eğlenceliydi oldukça. kaan ben böyle yapınca biten işi çok seviyoum diyor. öyle bir güzelliği var gerçekten.

erelada: ben zaten bu sohbete başlamadan giriş yazısında büyük bir sıçrama yapacağını muştuladım cümle aleme..:) nasıl bir sıçrama yapmak istersin?

deniz alnitemiz: yapmayı istediğim şeyler var şu yazdığım ve utanmadan bir de rol aldığım pazartesi pilot bölümlerinin çekimleri başlayacak olan sitcom gibi. yine yazmaya başladığım ucunu göremediğim bir takım hikayeler var; onları bitirmek istiyorum. onlara karşı bir sorumluluğum var. onları yerine getirmek istiyorum. bunları yaparak bir sıçrama yapmak isterim. ama insan hiçbir şeyi önceden kestiremediği için aslında pek de bilmiyorum. artık kısmet be!

erelada: hangi sitcom bu, utanmadan rol aldığın? neden utanmadın?

deniz alnitemiz: bir röpörtaj kafasına girdim çıkamıyorum. kendimden çok utanıyorum.

erelada: hahahahahah...

deniz alnitemiz: anlatayım şöyle..

erelada: lütfen..

deniz alnitemiz: benim bir sitcom fikrim vardı. onu böyle tretmanımsı bir hale getirdim. sonra kaan'a dedim ki biz bunu yazsak şöyle yapsak falan. oturduk bir ilk bölüm yazdık. bunu kime götürsek falan derken, ali yorgo (yorgancıoğlu) dedi ki, biz bunu çekelim pilot olarak öyle gidelim, satalım. olur dedik. bu arada "Moral Bozukluğu" ve 31"i çektik. aslında o film (film demeye dilim varmıyor ama) bu dizinin cast sürecinin bir ayağıydı. sonra bir bölüm daha yazalım dedik. 2 pilot bölüm olsun diye. niye utanmadığımın cevabı da, şu moral bozukluğu ve 31'in çekimlerinde hayatım boyunca yetecek kadar utandım. Bir daha utanmayı düşünmüyorum. ama tabi allah(cc) utandırmasın. peki biz niye yazıyoruz o kadar. skype teknolojisini yazalım diye mi yapmışlar. sahnem iyidir diyorum o kadar... ben soru sorabiliyor muyum?

erelada: elbette..

deniz alnitemiz: radyoyu dinliyor musun?

erelada: evet, bazen kaçırıyorum, öyle günlerde uyku tutmuyor mesela..

deniz alnitemiz: çok güzel.

erelada: sonra atlatıyorum ve yoluma devam ediyorum tabi.. ama dinamo'nun sitesinde sadece kaan'ın programı olarak lanse ediliyor; ona da içerliyorum.. misafir sanatçılık nereye kadar, sorarım..

deniz alnitemiz: onu siteyi yakarak protesto edeceğim. kaan'a bir senedir söylüyorum, değiştirmedi. çiftler terapisinde ne zaman konuyu açsam, terapiyi bırakıp gitmekle tehdit ediyor. ama sonuçta 4 senedir sifonu yaptırmadığı için tabi ki bizim sitenin yazısına sıra gelmedi. bu röportaj vesilesiyle kaan'a sesleniyorum. "yazıyı yaz yoksa çok fena açıklamalaırım olacak. sezyum efsanesini bir de benden dinlesinler, istemiyorsan ayağını denk al!". hatta çok iyi hatırlattınız, buradan sonra kendisine gideceğim, gitmişken temiz bir bağırayım çağırayım. hem bana da stres atma olur. en azından sifonu yaptırsın.

erelada: sifon önemli.. siteyi birlikte yakalım..hhahahaha.. peki artık reklamcı değil misin?

deniz alnitemiz: değilim. uzun süredir reklamcıyken maruz kaldığım radyasyondan uzakta olmanın getirdiği ayrıcalıklı hayatı yaşıyorum. becerebilirsem dönmemek niyetindeyim. ama tabi belli olmaz. sonuçta mesleğim diyebileceğim tek eee, meslek de reklamcılık. bu sorunuza pas demek istiyorum.

erelada: anladım.. hem hayatın kendisi reklam değil mi.. bu arada soyunarak daha kestirme bir hareket de var şöhret yolunda ama onu düşenmezsin sanırım..

deniz alnitemiz: çok teklif geldi o konuda da. doğru projeye gelin gitmek istiyorum. o şekilde gündeme gelmek istemiyorum. fakat sanatım için de soyunurum. ama kurallarım var. biraz kafam karışık. parayı göreyim öleyim.

erelada: doğru düşünüyorsun, proje de para da önemli faktörler.. belli olmaz belki bu röportajdan sonra açılır kapılar..

deniz alnitemiz: hadi inşallah.. o sansasyonel fotoğraflardan ciddi manada korkmaya başladım. Önceden görmem mümkün mü?

erelada: hassas bir konu, biraz duygusal..:))

deniz alnitemiz: belki onlar benim unutmak istediğim fotoğraflardır. benim fotojenik olmadığım bir mavi dönemim var, umarım o döneme ait fotolar değildir.

erelada: hayır, mavi dönem değil kesinlikle, daha yeşile kaçıyor sanki..

deniz alnitemiz: net miyim? bari?

erelada: gayet net, bakışlarda biraz fluluk olabilir ama hatlar belirgin..

deniz alnitemiz: ister istemez..

erelada: sezyum'la bu miller'deki gibi sunuculuk eylemleriniz sürer mi dersin? ya da sürsün mü ister istemez?

deniz alnitemiz: miller music factory'nin güzelliği efes'tekilerin bizim ne yaptığımızdan -ya da ne yapamadığımızdan mı demeliyim artık- haberdar olmalarıydı. bize ilk toplantıda siz her zamanki gibi takılın dediler. bu şekilde eylemlerin sonuna kadar arkasındayız. sürsün isterim. yapması da zevkli. insanların da hoşuna gidiyorsa yapalım tabi. akademi akademi duy sesimizi.

erelada: süper, ben de isterim, halk da ister.. peki temizbey, bu güzel güneşli istanbul gününde bana vakit ayırdığın için çok teşekkür ederim.. selam etmek istediğin birileri varsa alalım ya da başka temenniler..

deniz alnitemiz: ben teşekkür ederim. sağolun. sevginin gücü sizinle olsun.

erelada: çok teşekkür ederim.. sevgiyle kalalım hep beraber..

!F İstanbul'da Moral Bozukluğu ve 31 seansları:

14.02.2010 17:00
AFM Fitaş Salon 4
18.02.2010 15:00
AFM Fitaş Salon 4
21.02.2010 17:30
AFM Budak Caddebostan

5 Şubat 2010 Cuma

VEEEE İŞTE 2DE1 BLOG PARTY VOL.I FOTOLAR!!!




çarşamba akşamı yaptığımız parti görüntülerinin devamını buradan görebilirsiniz. gelemediyseniz,üzülmeyin, en kısa zamanda tekrar bir arada olacağız.. :P

4 Şubat 2010 Perşembe

DÜN GECE MUHTEŞEM GEÇTİ!!!!!!


dün geceki partimiz muhteşem geçti. tünel'deki lokal sallandı desem yalan olmaz. parti fotoğraflarını yarın burada görebileceksiniz. gelen herkese kattıkları enerji ve neşe için çooook teşekkürler. daha sık yapacağımız 2de1 blog partilerinde görüşmek üzere...

3 Şubat 2010 Çarşamba

PORTFOLYO: KORAY BİRAND


tanıdığım en çalışkan ve yetenekli fotoğrafçılardan biri koray birand. şubat dergileri için yaptığı çekimlere bayıldım. web sitesine girin, kendiniz görün.. (foto: marie claire/02/10)

ZAMAN TÜNELİNDE SENTETİK NETLİK..


"artık bağırmak yok." punk'tan wave'e geçerken, "give up the ghost" ve "some girls"ün kurucusu wesley eisold kişisel gelişim ve olgunluk dönemi için böyle buyurmuş. artık adam gibi şarkı söylüyor" cold cave"in içli sesi olarak. debut albümleri'ne ismini veren parça "love comes close"da çok net konuşuyor: "look outside, world is exploding/ stay inside, so never knowing". her kelimesinin anlaşır olduğu parçada melodi kendini tekrarlayarak bir nevi manifestoya dönüşüyor.. the guardian'ın "nihilizm tanrısı" addettiği wesley eisold yani cold cave 12 şubat'ta atina'da, belki bize de uğrarlar. duysun organizatörler..:)

1 Şubat 2010 Pazartesi

GÜNÜN MÜZİĞİ: MARINA & THE DIAMONDS - I AM NOT A ROBOT (PENGUIN PRISON REMIX)


(foto via neongold)


MELİH KESMEN'İN DİNİ T-SHIRT'LERİ



almanya 34 yaşındaki melih kesmen'i konuşuyor. yaptığı şey t-shirt tasarlamak ama biraz değişik. styleislam isimli markası pop kültürle islam kültürünün karması ve de almanya'da deli gibi satıyor. "bu işe soyunmam bir karikatür ile başladı. müslüman biri olarak dini bir cemaatin fikir özgürlüğü adı altında provokasyon aracı yapılmasını anlamıyordum. bir alman olarak ise müslümanlarını televizyonlarda gördüğüm gibi bayrak yakan bir ahali olarak anlamam imkansızdı. dinim için olumlu bir "statement" yapmam gerekir diye düşünüp, üzerinde "i love my prohphet" yazan t-shirt'ler yaptım" demiş kesmen alman sz magazin'e..

HAKAN YILDIRIM FOR KOTON


IFW’10’da, “hakan yıldırım for koton” defilesinin teması: “nowism"miş. 2010-2011 sonbahar/kış koleksiyonu IFW'nin kapanış günü 6 şubat cumartesi, saat 21.00'de santral istanbul'da gerçekleşiyor. koton'un düzenlediği defilenin arkasından DJ’liğini salih saka’nın yapacağı IFW kapanış partisi olacakmış..