8 Mayıs 2009 Cuma

BOŞ ALAN MESELESİ..


boş alana gıcığız. herhangi bir yerde bir boşluk varsa, kendimizi güvensiz hissediyoruz. hemen doldurmalıyız o alanı. güzel bir bina sağında solunda boşluk varsa, değersiz bizim için. emlakçı bile evini pazarlarken, evden bahsetmiyor, yandaki komşuyu anlatıyor..

"boş bir sigara paketini arabadan dışarı fırlatmanın cezası 50 dolar. dev panolara reklam asmanın cezası yok. olmadığı gibi, bu görüntü kirliliği üstelik ödüllendiriliyor." bu cümle 60'larda reklam endüstrisine savaş açan pat brown'a ait. antik çağlardan beri tartışılan "horror vacui", doğada karşımıza çıktığı şekliyle boşluktan nefret etme durumu bugünlerde vahim.

hiçbir boş alana tahamüllümüz yok. eski bir bina mı var; güzelse hemen bir klüp oluyor ya da daha havalı bir deyişle "event mekanı" oluyor ya da dönerci. üstünde otlar bitmiş iki bina arasında bir boşluk mu var, neden orası bir sturbuck's olmasın ki. anasını satayım, çay seven millet hangi zaman diliminde kahveci oldu? üstünde adının yazdığı kaplardan latte içince daha az öküz olacaksan, bence memleketin adı bile değişebilir, "kofilend" olabilir mesela.

bu konuya değinmemin nedeni, dünyanın artık boş alanlardan veya isim koyulamayan şeylerden korkmamaya eğilim göstermesi ile ilgili. içerik olarak ya da teknik olarak birbirinin aynı ürünler belli standartlarda üretiliyor ama kazanan artık estetik oluyor. estetikte de boş alan kaygısı olmayan kazanıyor. (BKZ. i-PHONE) yani tasarımda "azı" benimsemiş olan tercih ediliyor. belki boş alan korkusu, trendlerle birlikte çözülecek, insan belki sessizlikten de korkmayacak bu sayede. zira boş alan korkusu, sessizlik korkusuyla paralel yürüyor. ancak yine de bu trendin bizim memlekete intikal etmesi çok zor. olacaksa da ben yetişemeyeceğim, bunu biliyorum...

Hiç yorum yok: