30 Eylül 2009 Çarşamba

ISTANBUL MODERN SİNEMA'DA "SİTE FİLMLERİ"


sarkis'in devam eden "site" sergisine paralel olarak yarından sonra 11 ekim'e kadar sürecek "site filmleri" adı altında bir film programı başlıyor istanbul modern'de. sarkis'in kendi işleriyle ilişkilendirdiği filmlerden seçtiği bu programda federico fellini’nin sekiz buçuk, jean marie straub - danièle huillet’nin anna magdalena bach’ın güncesi ile musa ve harun, sergei paradjanov’un narın rengi, robert kramer’in buz, andrei tarkovski’nin stalker, amos gitai’nin vaat edilmiş topraklar ve zeki demirkubuz’un kader isimli filmleri yer alıyor. sarkis'i sevenler önce filmleri görüp sonra eserlerini izleyebilir veya tam tersini yapabilir... bu arada sarkis'in sergisi 10 ocak 2010'a kadar devam ediyor ancak filmleri kaçırmamak için şimdiden hareket geçin.. (foto: 81/2 filminden/fellini ve cardinale)

"EVET, İCH WİLL"


dirk (oliver korittke) özlem ile müslüman ve sünnetli olmak kaydıyla evlenebilir. emrah bir gay ve babası onu bir türk kızıyla evlendirmek peşinde. salih'in oturma iznine ihtiyacı var; aynı zamanda güzel bir geline. coşkun kürt, bu yüzden istediği kızla evlenemiyor... "selamün aleyküm"den sonra "evet, ich will" almanya'da yaşayan sinan akkuş'un (38) ikinci filmi. klişeler evlilik parodisine yedirilmiş ve alman sinemasının yeni umudu. 1 ekim'de alman sinemalarında. hadi bakalım.. (kaynak: umagazine)

"BİR SİNEMA FİLMİYLE BÜYÜK BAŞARI ELDE ETTİĞİNİZ ÇOK UZUN ZAMAN OLDU SAYIN JULIETTE LEWIS, ROCK ŞARKICISI OLMAK BİR HATA OLMASIN SAKIN?"*


*juliette lewis'in geçtiğimiz günlerde alman süddeutsche magazin'e verdiği cevap bkz. foto.

OJODEPEZ PHOTOESPANA ÖDÜLLERİ BİRİNCİSİ SIMONA GHIZZONI


simona ghizzoni ile yapılan söyleşi için tıklayın.

29 Eylül 2009 Salı

GALERİ MİLK'TE ŞU AN GUY MCKINLEY CANLI OLARAK RESİM YAPIYOR!!!


milk galeri'deki canlı performansı kaçırmak istemiyorsanız koşun!

Şahkulu Mahallesi
Galip Dede Caddesi Balkon Çıkmazı 8/A
Istanbul, Turkey
Telefon:+905325648766

28 Eylül 2009 Pazartesi

WARPAINT BENİ KALBİMDEN VURDU YÜREĞİMİ DAĞLADI


ne bileyim, virgin suicides yeniden çekilseydi, warpaint bütün müziklerini yapsaydı. tekrar 18 yaşında filan olsaydım, warpaint'te şarkı söyleseydim.. geçen sene gang gang dance, hecuba, crystal castles'ın yarattığı etkiyle aynı. sadece warpaint çok daha dokunaklı.. hakan'a (dedeoğlu) söylemeli, arkaoda'ya getirtmeli..

SOFTBOILED EGGIES - BERBAT İSİM GÜZEL MÜZİK!


ben ilk defa bugün dinledim softboiled eggies'i.. birilerini, bir sesi, bir duyguyu, bir dönemi hatırlatır gibiler. tam melodik diye düşünürken, bu düşünceyi punk tınılarıyla dağıtarak, tahrip edici, üzücü, yer yer erotik ama daha çok deneysel bir sound ile tamamlanmamış hüzünlü bir polisiyenin bitmek bilmeyen soundtrack'i gibiler.. myspace'i çalışanlar benim için "october days"i dinlesinler..

GÖRSEL AÇLIK ÇAĞINDA RANKIN FARKI..


birçok insanın, özellikle de kadınların içinde güzel bir fotoğraf çektirme sevdası var. hep te torunlar için yapılır bu. torunlar geyiğini bırakın. rankin sizi çağırıyor.rankin sizden star yaratmak için var. nasıl poz verilir, kameraya nasıl bakılır her şeyi öğrenebilirsiniz. en "olmuş" kareyi de rankin'in galerisine gönderip arşivdeki yerinizi alabilirsiniz. ne duruyorsunuz, hadi!

ICONS IN ISTANBUL




bahsetmiştim, geçenlerde nike'ın "icons in istanbul" partisine gittik. şehre, sokağa, sokak kültürüne bakmasını bilen markalardan biri olan nike'ı bant dergisi ekibine ikonlar kitapçıklarını, "81 yapım"a da belgesel film hazırlattığı için tebrik ediyorum.. ancak bugün paketi açıp içinde ne var diye bakabildim. kitapçıklarda nike, a milli basketbol takımının yıldızı kerem tunçeri'ye, 2006 yılı nike türkiye dans yarışması birincisi ve dans ikonu ekin berkay'a, türk milli futbol takımının yıldızı arda turan'a, 2009'da yeni yayınladığı ilk albümü B1 ile sahnelerin yeni ikonu bora uzer'e, 2008'de pekin olimpiyat oyunları'nda türkiye'ye gümüş madalya kazandıran milli teakwondocu azize tanrıkulu'nu istanbul'un ikonları ilan etmiş..

27 Eylül 2009 Pazar

NEREDEN GELİYOR AKLINA BÖYLE ŞEYLER?


yazma isteğimin önünü kesemiyorum. olacak şey değil. dünya kadar görev yazısı var bitirmem gereken ama ben "serbest" yazmak için bahaneler uyduruyorum. bahanelerimden biri blog'da, belki düzenli değil ama pazar yazıları gibi bir şeyler karalamak.. başlayalım bakalım..

geçenlerde bir arkadaşımla oturup sohbet ederken, durup bana döndü ve "erel ya, sürekli yeni bir şeyler düşünüyorsun. hep yeni fikirler peşindesin. nereden geliyor aklına böyle şeyler" deyiverdi. çok tuhaf, o bana bunu sorana kadar hiç öyle düşünmemiştim. sanki yazmak da, fikir üretmek de hayatın normaliymiş gibi düşündüm hep. çünkü ben başka türlüsünü bilmiyorum. oturup yayılmayı, saatlerce pineklemeyi, tatilde bile salınmayı ve de hiçbir şey yapmamayı bilmedim, bilemedim sayın seyirciler. mutlaka bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. insanın kendi kendine kaldığı zaman canının sıkılması nasıl bir şeydir, hiçbir fikrim yok..

bir tarihlerde çok yakın bir arkadaşımın evine gidip, "sen otur, ben biraz senin evini toparlayım" dediğimi çok net hatırlıyorum. toparlamaktan ne kastettiğimi arkadaşım bilmiyordu tabi. halbuki evinde gözüme nahoş görünen "dengesizlikleri" düzeltmekti niyetim. dengesizlik ise eşyaların durduğu yerle alakalıydı. onu da bu projeye dahil ederek, "gel istersen şunun yerini değiştirelim" diye başlayıp evindeki eşayaların bazılarını ortadan kaldırmaya kadar gitmişti bu eylem. arkadaşım sonunda "burası benim evim, sana ne oluyor, istediğim gibi dayayıp döşerim" demediyse de, sonrasında beni estetik manyağı olarak yaftalayıp sanırım bir daha evine davet etmedi. zaten çok geçmeden cunda'ya gitti ve kitap yazıyor şimdi..

dergiciliğe yeni başladığım dönemlerde kendi yazımın fotoğraflarını kendim seçip, sayfa sekreterleri ve sanat yönetmenleriyle az kavgalar etmemiştim. derginin sayfalarında bana sunulan alanda istediğim fotoğrafın basılması için diretmem bana normal gelirdi. bu da ekstradan çalışmakla ödüllendirilirdi, o ayrı. baskıya gidene kadar sayfanın başında durmak bir muhabirin işi değildi ama benim zorunluluğumdu..

galiba mesele biraz da bütünlük meselesi. hayatta her şeyin bütünlüklü olmasına takığım. eğer söz konusu olan şey dağınıklıksa, onun bile bütünlüklü olması gerekiyor. eğer bir adamın derme çatmalıktan oluşan kitsch bir mekanı varsa, oraya dışarıdan bir şeylerin iliştirilmesi bana fena geliyor. varolanı yıkıma uğratmadan dönüştürmek ve dikkat çekmek başka. yakında, hatta önümüzdeki cuma günü çok sevdiğim iki arkadaşımın bir sergisi olacak. hepinizin haberi olacak. benim sergiye iştirakım son kertede sergi ve sonrasında yapılacak partide müzik çalmaktan ibaret. sergi tam da benim sözünü ettiğim bütünlük ve seçki meselesine dair diyebilirim. bu yüzden çok heyecanlandım projelerini bana anlattıklarında.. güzel bir oluşumun parçası olduğum ve meşguliyetlerimi çoğalttıkları için onlara teşekkür ediyorum.. iyi pazarlar..

26 Eylül 2009 Cumartesi

CUMARTESİ SOHBETLERİ VOL.21- EMEL KURHAN/YAZBUKEY/TASARIMCI/BLOGGER/MUHTEŞEM İNSAN


emel kurhan'ı anlatmaya gerek var mı bilmiyorum. yazbukey olarak emel ve yaz'ın başarıları ve tasarımlarını bilmeyen yok. ben emel'i tanıyorum ve de blog'unun da takipçisiyim. bugüne kadar burada yaptığım sohbetlerin belki de en güzellerinden birini yaptım emel kurhan'la ama internet'in gazabına uğradı ve ilk bölümü resmen uçtu. nasıl moralim bozuk, anlatamam. şimdi o soruları ve cevapları daha özet gibi aktarıyorum. bir solukta yaptığımız sohbetin canlı ve akıcı tarafı maalesef yok ilk bölümde. en kısa zamanda tekrar etmek istiyorum. tabii ikimiz de aynı mood'u yakalarsak..

erel: emelcim zac posen'le işbirliğiniz müthiş oldu. blogundan da takip ediyorum. çok da hoşuma gidiyor orada yazdıkların biraz anlatsana o hikayeyi?
emel: evet, biz paris'teydik ve her şey aniden oldu. bir anda new york'ta bulduk kendimizi. çok güzel bir deneyimdi.
erel: peki ben seni biraz da bizim klasik 2'debir sorularıyla meşgul edeceğim, hazır mısın?
emel: hazırım. gönder soruları..
erel: neye bağımlısın?
emel: aşka.
erel: silahların neler?
emel: aklım galiba..
erel: saklı iyi tarafın?
emel: saklı iyi tarafım da kötü tarafım da ortada..
erel: en tehlikeli fikrin neydi?
emel: kalbimin sesini dinlemeyip, yanlış bir aşk hikayesi yaşamak..
erel: en sevdiğin koku?
emel: yasemin kokusu, yağmurdan sonraki toprağın kokusu...
erel: insanlara önermek istediğin nedir?
emel: hangi konuda?
erel: herhangi bir konu olabilir. sen seç..
emel: hmmm... anın tadını çıkartmayı bilsinler.. bir de şimdi cafe'nin taglietelle'sini öneririm..
erel: öyle mi, hemen gidip deneyeyim o zaman..
emel: kurabiyeleri de güzel

erel: onu da denemedim. ben çorbalarını severim..

12:48Emel
evet!! mercimek ozelikle
gel bunu yemek soylesisi yapalim
12:48Erel
hahaah.. ama son 2 sorum kaldı, sormadan edemem..

12:48Emel
devam devam
ben iyice isindim bu ise
12:48Erel
hahahaha...dünyadaki rolün nedir?

12:49Emel
bir rolum olmasi gerekiyorsa illa ki hikaye anlatmak derim
12:49Erel
yazıyı da seviyorsun sen, onu farkettim..

12:50Emel
evet!!yeni yeni keşfettim bu yazı olayini
12:50Erel
moda ve yazının birleştiği masalsı kitaplar, nasıl olur? yoksa daha edebi şeyler mi?

12:50Emel
aklima ne gelirse
12:51Erel
kitap yazmalısın..

12:51Emel
hafifligi seviyorum.yazdim bitti
aaaaa!!!! gelecek palnlarimda var!
12:52Erel
ne güzel.. bu arada hesapta olmayan bir soru soracağım. çok fazla ortaklık olduğu için, senin burcun ne?

12:52Emel
terazi
12:52Erel
buyurun, hava grubu olduğu kesindi zaten..

12:52Emel
hihihii!
12:52Erel
heheheheh.
.
12:52Emel
ben çok sevdim bu sohbeti
12:52Erel
ben de:)

12:53Emel
senin burcun ne erel hanimciğim?
12:53Erel
ikizler tabi ki..

12:53Emel
aaaa bayilirim!
12:53Erel
eveeettt.. ben deee

12:53Emel
en yakin kardes burç
12:53Erel
aynen, aynen..

12:53Emel
12:54Erel
son soru: dünyanın en güzel yeri neresi, sevgilinin kürek kemiği de olabilir.. :)))))

orda mısın?
12:55Emel
dusunuyorum guzel bir soru
herhalde benim icin en guzel yer iyi ve huzurlu hissettiğim yer.
su an cok iyi
en guzel yerdeyim
senin neresi?
12:57Erel
ne güzel.. biliyor musun, hissediliyor bu.. benim için kızımın boynu, gümüşlük'teki lavantaların arasında, bir özlem olarak hatırladığım toscana, sienna, arezzo..

12:58Emel
hakikaten çok guzel!!
guzel bir gokyuzu oldugu her yerde olabilir
12:59Erel
evet, evet.. bu sene bana da bir şeyler oldu, başka bir algı, başka bir farkındalık.. seviyorum bu duyguyu..

12:59Emel
ben de!
13:00Erel
araya telefon girdi.. emelcim, inanılmaz zevk aldım bu sohbetten.. çok ender oluyor böyle..teşekkür ederim..

13:01Emel
ben tesekkur ederim! bu cumartesi sohbetleri ayrica cok guzel bir fikir! bravo!!
13:01Erel
içtenliğin için özellikle..

13:02Emel
merci!!
13:02Erel
heyyy.. çok merci... belki bir ara şimdi'de buluşup yemek yiyip sohbet ederiz, ne dersin?

13:02Emel
iste ben buna evet derim!!
super olur
13:03Erel
tamam, en kısa zamanda yapıyoruz.. ben şimdi bu sohbeti hemen blog'a koymak istiyorum, heyecanla.. çok sevgiler, xxx

13:03Emel
youpiie!!guzel bir gun gecir. love,emel
13:04Erel
sen de öyle...xxx

13:04Emel
xxx

BEN KAPI ÖNÜNDEYİM, BEKLERİM...


çukurcuma'daki "baja" (bahha diye okunuyor) galiba bizim lokantamız oldu. madem meksika'ya kaçamıyoruz, o zaman bajia'da en azından leziz meksika yemeği yiyelim ve mümkünse margarita fiskiyesi altında serinleyip bir sonraki yazı bekleyelim..

en gürültülü halimizle en öndeki masa bizim. şans bilekliklerimizi takmışız. gelsin gece. hedef babylon'daki nike partisi..
sokak aralarından yürüyüp, galatasaray hamamının oradan sapıyoruz. bir solukta asmalımescit'teyiz. orada soluğumuz kesiliyor. sebep mahşeri kalabalık. son istanbullu da tatilden dönmüş. ilk kez dün sokağa çıkmış. babylon'un kapısına gelene kadar iki sigara üstüste içiyorum. kalabalıktan ve tedbirden tabi. kapı önü içerisi kadar kalabalık. içeride müzik ve dumansız hava sahası. dışarıda sigara, eş dostla sohbet, suç ortaklığı, saadet..

girer girmez elif'i (erdost) görüyorum, bir ohh çekiyorum. elif hafif yorgun ve şehre intibak sorunu yaşıyor belli ki. alaçatı'dan bildirirkenki sıcak halini oslo'nun serinliğiyle dengelemiş olsa da, istanbul onu yormuş şimdiden.. duvarlara yanısıtılan ışık oyunlarına bayılıyoruz. hatta kış boyunca kalsa diye konuşuyoruz aramızda. müzik henüz rengini oturtmamış, lounge tarafına geçelim diyoruz. kestirmeden gidelim, otto'nun oradan dolaşalım diyor birileri. kestirme yol buysa siz düşünün içerinin ve sokağın kalabalığını..

lounge tarafına geçince "icons of istanbul" partisinde olduğumuzu daha fazla hissediyoruz. istanbul'un ikonları orada. benim futbol bilgim oldukça zayıf ama herkes arda'yı gördün mü, şunu gördün mü, bunu gördün mü diyip duruyor. jonny rock çalıyor. müzik gayet iyi. dumanlı bölge yine çağırıyor. bütün bu gir çıklardan fenalık gelince lokale gidelim, orada da içeride iyi müzik çalsın, dışarıda duralım diyoruz. demiyoruz tabi de, durum tam da bu. sigaradan iki nefes, içeride iki sallanma sonra yine iki nefes şeklinde seyreden bir geceyi ben erkenden bitirmek istiyorum şahsen..

yolda çim'le karşılaşınca tekrar lounge'a giriyoruz. meğer elif'i de alıp eve dönmek için girmişiz. bu arada elif sayesinde merakla beklediğim babylon'un 10. yıl kitabını dünya gözüyle görme şansına erişiyorum. şu kadarı kesin: kitap müthiş, bayıldım, tasarımı da içeriği de harikulade olmuş. ellerinize sağlık. elif, ulaş, karin, zeynep.. harika bir iş çıkartmışsınız. harcadığınız emeğe, her şeye değmiş..

25 Eylül 2009 Cuma

MÜZİSYENDEN MODACI OLUR TABİİ..


electroclash'in kahramanlarından client grubunun solisti kate holmes kendi koleksiyonunu tasarlamış. üniformalar ve pumps'ın hakim olduğu parçalar savaş sonrası dönemiyle klüp kültürünü birleştiriyor. parka ve sekreter tarzı kılıklar hiç de fena değil. online satışta..

90'LARDAN BİZE KALAN BİR ŞARKISIN SEN..


sadece bir tek şarkı değil. 90'larda ortaya çıkan rock grup bolluğunu hatırlarsanız, pearl jam de o gruplardan biriydi ve de nirvana'nın yanında "grunge"ın babaları arasında ilk akla gelen isimdi. akılda kalan, iz bırakan pekçok güzel şarkı da bahşettiler bize zamanında. ama mainstream'e kaçmayalım diye kendilerini yerin altına gizlediler yıllarca. şimdi "backspacer" isimli yeni bir albümle yeniden karşımızdalar. web sayfalarında bütün parçaları tadımlık "taşplaktan" dinleyebilirsiniz. ben vurulmadım ama 90'ların hatırı için neden olmasın..

GÖRDÜĞÜNÜZ ŞEYE DİKKATLİ BAKIN!


ince bir ironi var fransız sanatçı JR'ın "braguage brazil" adını taşıyan fotoğraf serisinde. kızgın ve öfkeli bakan favela'lı gençlere dikkatle bakın, ellerinde tuttukları silah değil, fotoğraf ekipmanları. JR'ın sosyal kritik gözünün yansımaları berliner liste 2009 etkinliğinde yer alan işlerden.. (kaynak: style-mag)

24 Eylül 2009 Perşembe

U2 360 DERECE TURU ISTANBUL'DA!!


Az önce mailbox'ıma düşen haberi aynen buraya copy paste'liyorum. Müthiş bir haber!!

Efsanevi rock grubu U2'nun web sitesi www.U2.com üzerinden yapılan resmi açıklamayla "U2 360° Tour" İstanbul konseri 6 Eylül 2010'da, İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı'nda gerçekleşiyor.

U2 İstanbul konseri, Live Nation tarafından Pozitif ve İKSV işbirliği ile İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilecek. Uzun zamandır hayranları tarafından ülkemizde merakla beklenen U2, İstanbul'u bu konserle sallamaya hazırlanıyor.

U2'nun yıllardır prodüksiyon direktörlüğünü sürdüren Willie Williams, bu turne için özel olarak mimar Mark Fisher ile birlikte çalıştı. Bu çalışma sonucunda ikili, müzikseverlere muhteşem boyutlarda bir görsel şölen sunan ve şimdiye kadar herhangi bir konser için tasarlanmış en etkileyici ve yaratıcı sahne tasarımlarından birini ortaya çıkarmayı başardı.

U2 360° turnesi kapsamında dev bir silindir video sistemi ile birbirine bağlanmış LED paneller ve 64 metreye ulaşan yüksekliğiyle sahne etrafında dönen metal köprü sistemi müzikseverlere tam anlamıyla 360 derecelik bir görüş alanı sunuyor. Turnenin ilk ayağını kaçıran U2 hayranları bu kez 2010 boyunca; Türkiye, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Rusya, Avusturya, Yunanistan, Fransa, Belçika, İspanya ve Portekiz'de grubu izleme şansına sahip olacak.

Tamamı sadece saatler içinde tükenen biletleriyle rekordan rekora koşan efsanevi grup U2'yu bu yıl sadece Avrupa'da dev stadyumlarda yaklaşık 2 milyon kişi izledi. Grup şu sıralarda Muse'un açılış grubu olarak yer aldığı Amerika turnesini sürdürüyor. 360° Tour'un ikinci yılında bu rekorla birlikte müzik tarihinin en büyük gişe gelirine sahip turne olması bekleniyor. "360° Tour", U2'nun 2005/2006 yıllarında gerçekleştirdiği Vertigo turnesinden bu yana ilk stadyum turnesi olma özelliğini de taşıyor.

Turne, grubun son albümleri No Line On The Horizon'ın tanıtım çalışmaları kapsamında sürdürülüyor. Topluluğun onikinci albümü olan No Line On The Horizon, İngiltere, İrlanda, Fransa, Almanya, Belçika, Finlandiya, Japonya ve Çek Cumhuriyeti gibi dünyanın dört bir yanında müzik listelerinde bir numaraya tırmanmıştı.

Bugüne kadar Muse, The Black Eyed Peas, Kaiser Chiefs, Snow Patrol, Elbow ve Glasvegas gibi ünlü sanatçıların ön grup olarak yer aldığı turnenin ikinci ayağında kimlerin sahne alacağı da merak konusu.

U2 360 dünya turnesinin sponsorluğu ise BlackBerry tarafından üstlenildi. www.U2.com üyeleri öncelikli olarak konserlere bilet alma şansına sahip olacak. Aynı zamanda siteye yeni üye olanlar da limitli sayıda üretilen U2 remiks CD'sine sahip olabilecek.

Türkiye tarihinin en büyük stadyum konserini verecek olan U2 "360° Tour" Pozitif ve İKSV işbirliği ile 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında gerçekleşiyor.

6 Eylül 2010 Pazartesi akşamı İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı'nda gerçekleşecek konserin biletleri yakında tüm Biletix satış kanalları üzerinden satışa sunulacak.

OTTO, MOTTO,BABYLON DERGİSİ, SEN, BEN, STING..


akşamları istikamet tünel olalıberi bölgeye dair izlenimlerimdeki coşku yerini giderek artan bir umutsuzluğa bıraktı. (bu konuya daha sonra bir başka yazıda geleceğim) yer hala güzel. bazı akşamlar lokal ve otto önü insana avrupa'da olduğu hissini veriyor, ne yalan söyleyeyim. ama avrupa da ne kadar matah? avrupa'yı avrupalılar olmasa daha çok sevmez miydik? yoksa daha mı az severdik? avrupa dediğimiz zaman özlemle bahsettiğimiz şey hepimizde aynı mı? aynıysa ve de avrupa'nın güneyli gibi olabildiği durumlarsa, o zaman ne diye "avrupa gibi" deyince bunu bir halt zannediyoruz? işte alın size dilemma üstüne dilemma. gene bir yere varılmaz, ben size söyleyeyim. dün gecenin anatomisini yaptım. ilginize..

dün akşam barış b. ile buluşmak üzere önce otto'ya gittim. otto, karşısındaki groove'la barış antlaşması imzalamış, senin müşterin, benim de müşterim sayılır fazına geçip, kaynaşmış sanki. otto'nun yüzünü geceye çevirmediği bir saatte çalışanlara hakim olan duygu şuymuş gibi geldi bana: "i know what you did last night" ifadesi. ilk dilemma bu zaten. çalışan garsonların "gece hayatında her şey mübahtır" aşamasına gelmeden önce yaşadıkları dilemma. kimisinde hiç yok, "geçmiş" oraları. kimisi intibak sorunu yaşıyor. gece olanlar gecede kalır, gündüz ayrıdır.. bir ihlamur çayı alabilir miyim?..

barış b. geldikten sonra babylon'un gişesinin önünde duran babylon dergisinin 1. sayısını almak boynumuzun borcuydu tabi. bir de iki dergiciden ne beklersiniz? iki tane aldık. sayfaları çevirerek yolumuza devam ettik. derginin boyu posu 2'debir, lay-out'uyla 2'debir ve bant arası bir dergi diye düşündüm ilk bakışta.. alman lisesi'nin sokağından aşağı inip, istanbul'un en güzel sokağı seçilen sokaktaki güzellikleri sağımıza ve solumuza alarak "building" e intikal ettik. görüşmemiz bittikten sonra aynı yokuşu tercih edip, nedense aslı'nın iskender döner krizini bastırmak için koyun kokulu konak'ta iskender yiyerek gecenin bana kalırsa en büyük suçunu gerçekleştirdik. koyun kokusunda ne kadar ciddi olduğumu anlatamam. hatta koyunları tuvaletin yanındaki mutfağımsı bir yerde kesip anında servis yaptıklarına yemin edebilirim..

iskender'lerin ağırlığını votkayla bastırma fikri kimden çıktı, bilmiyorum ama küçük otto'ya varmamız an meselesi oldu. barış k.'nın müziğine koşan koşanaydı zaten. teoman içerideki yerini çoktan almış, küçük kızlar, abileri, profesyoneller, turistler, yeniyetmeler, dara'cım en parisenne edasıyla 19 yaşındaki litvanyalı bir oğlanla. istanbul'u anlatıyor bakışlarıyla. bir de büyük bir sır paylaşıyor benimle ki, tek bir sayı söylüyor; gerisinin nasılsa karşıma çıkacağını belirtiyor..merak ve votka birbirine çok yakışıyor ve bir gece daha sırları ve büyüsüyle noktalanıyor...

21 Eylül 2009 Pazartesi

SAVULUN PALOMA FAİTH GELİYOR!!


kadın vokalcilere ayrı bir düşkünlüğüm var, orası kesin.. indie müzikte çok iyiler var. paloma faith indie'den soul-pop'a geçip sansasyonel bir çıkış yapan yeni isimlerden. ilk albümü ay sonu piyasada..

I Just Wait - Paloma Faith

MARJAN PEJOSKİ: FASHION TRIBE MEETS HOT STREETS*


tasarımcı marjan pejoski ve DJ sasko bezovski'nin birlikte çıkardıkları ktz isimli label'lerı, klüp dünyasından beslense de sokak modasına bayılanların gardroplarında olmasını isteyecekleri parçalarla dolu.. koleksiyon londra'da top shop ve kokon to zai'de satışta..

LOUISE GRAY MODA ALEMİNİN YÜKSELEN İSMİ.. YENİ KOLEKSİYONU DA HEYECAN VERİCİ..




british fashion council destekli yeni kuşak tasarımcılarından louise gray, saint martin diplamasını ve lanvin tecrübesini arkasına alarak kendi koleksiyonu olan bir isim ve london fashion week'in merak edilen persona'larından.. ben sonbahar/kış 2009 koleksiyonundan en beğendiklerimi sunuyorum sizlere..

20 Eylül 2009 Pazar

ÜMİT ÜNAL'DAN ERKEK KOLEKSİYONU






yakında bir defileyle tanıtılacak olan koleksiyon görselleri elime az önce geçince paylaşmadan edemedim.. daha fazla bilgi için bekleyin..

BAYRAM MIX VOL. 2


BAYRAM MIX VOL. 2  by  erella

BAYRAM MIX VOL 1 :))


BAYRAM SETİ  by  erella

19 Eylül 2009 Cumartesi

CUMARTESİ SOHBETLERİ VOL.20- HAZAL YILMAZ/BLOGGER/DERGİCİ


gördüğüm en meraklı ve parlak gözler onda.. merak eden, bakan, önünü ve arkasını gören gözler.. hazal'ı çok eskiden tanıyorum ama tanışmamız 2000'lerin başına rastlıyor. onda dergici ruhu var ama yazı hayatında çok önemli bir yer tutuyor. kendisi için yazdıkları olduğunu biliyorum. gün yüzü görmemiş yazılar onlar. gün yüzü görenleri ise bir süredir başarıyla yürüttüğü, başta istanbul olmak üzere, gittiği şehirlere dair yazdığı izlenimleri urban confessions isimli blog'undan takip edebilirsiniz, hatta eminim ediyorsunuzdur da. yeniyi gören, iyi koku alan ve de her daim projeleri olan hazal'la siz de tanışın..

Erel
helllooooo... günaydın... hazır mısın??:)

13:30Hazal
evet
buyrunuz =)=)
hazırım
13:30Erel
peki, hemen dalalım öyleyse.. galiba benim kadar internet freak, hatta daha ötesi sen varsın!!

13:32Hazal
seviyorum çok
doğrudur interneti seviyorum =)=)
13:32Erel
blogun için seni tebrik ediyorum.. harika bir şey yaptın ve de çok iyi yapıyorsun..

13:33Hazal
erel, çok teşekkür ederim. cidden severek yapıyorum. sabrediyorum. bekliyorum..
13:34Erel
o kadar belli ki, severek yaptığın.. başka türlüsü olunca zaten bakılmıyor, okunmuyor.. sen yüzde yüz ordasın.. temel olan şey paylaşma arzusu, sence de öyle değil mi?

13:34Hazal
ve her gün yazıyorum hasta da olsam pasta da alsam.
evet, çünkü iyi bir yer, mekan, gece, gün bulunca herkese anlatmak istiyorum.
kendi hayatım işin içine giriyor, tanıdıklarım (izni olanlar) ve gerçek bişi oluyor o zaman. yaşanmış.
13:35Erel
aynen ve artık blogun kimliği iyice oturdu.. başlangıçta her şeyi yazmak söylemek istiyor insan ama sonra hem sevdiğin, hem sözünü etmek istediğin şey netleşiyor..

13:36Hazal
hem de gıcık olduğun
=)=)
13:36Erel
evet tabi o da var.. büyük özgürlük ama bazen acaba bunu bu ölçüde yazabilir miyim diye kendine sorduğun oluyor mu?
yani bir çeşit otosansür den bahsediyorum..

13:38Hazal
evet. bir dönem çok laf geçirmeye, kendimi otoriteymiş zannetmeye başladım. blog yazmanın dayanılmaz cazibesi. sonra aman dedim napıyorum? şimdi yaşadıklarımı daha az fikrimi koyarak yazmaya çalışıyorum. olanı, gördüğümü
13:39Erel
evet galiba zamanla öyle oluyor ama yine de samimiyetle yazmak önemli.. çünkü sen görmediğin veya bilmediğin bir şeyi yazmıyorsun. şehri yaşayan birisin, o yüzden turistik değil, tam kalbinden yazdıkların..

13:41Hazal
bakmayı, insanlara soru sormayı, bir yeri keşfetmek heyecan veriyor bana. ressam olabilsem resmini yapardım, ya da müziğini ama yazı olarak geliyor bana gördüklerim. araya da bir iki foto giriyor makineden çıkan. o an oluyor. işte diyorum bu oldu yaşandı. tarihe kazındı.
13:43Erel
bu müthiş bir his.. yazmak kendi başına müthiş zaten.. peki senin şu anda yaptığın yegane şey blogger olmak mı? çünkü blogger'lık pekala insanın asli işi olabilir ve de artık bizde de anlamlı hale geldi.. illa kağıda basılsın diye benim de eski iştahım kalmadı mesela..

13:44Hazal
aslında internet tamamiyle. şehirde yaşamadığım zamanlarda nette yaşıyorum. Blog dışında http://monomundo.com/
bu arada urban ajanda ve trash isimli üç dergi yapıyorum. bir de şimdi penti çoraplarıyla bir projeye başladık.
13:45Erel
doğru ya, "sistemsensin" mesaisi devam o halde.. yoksa freelancer misin?

13:45Hazal
bir de çok iyi bloody marry yaparım..:)
13:45Erel
hahahahaha... hiç şüphem yokk!

13:46Hazal
evet, freelance olarak yapıyorum hepsini. blog baz üssüm gibi. CV'm
13:46Erel
daha iyi bir cv düşünemiyorum..

13:46Hazal
işte, up, down, sarhoş, hasta; her şekilde ordayım.
13:47Erel
farkındayım.. nereye gitsen seninle.. sence nereye gider bu durum?

13:49Hazal
bence kesin berlin'e bir daha gidicek =)=) ama onun dışında asıl öngördüğüm mavi'nin şimdi yaptığı gibi markalar için ruhlarına uygun projeler yapmak. Bu ille de blog demek değil, advergame demek değil. İnternette basit ama etkili o kadar çok şey var ki. Bir nevi e-danışman olarak çalışmak. benim gitmek istediğim yer orası. freelance. çünkü çalışmanın saati olmaz.
yeri, müziği hiç olmaz. herkes freelance çalışanları evde oturuyor sanıyor. oysa yine 8'de ayaktayız. sadece pijamalar var topuklular yerine..
13:52Erel
harika.. ortak bir yerdeyiz seninle.. dün alp güneysel ile konuşuyorduk lokal'de; bana teknolojinin yeniliklerinden bahsetti.. ben de ona şunu söyledim: aslolan fikir ve kontent'dir diye.. elbette teknoloji muazzam bir şey ve de faydalanmalı ama dönüştüğü yerde yeni bir sözün olması gerek bence, ne dersin?

13:53Hazal
evet derim kesinlikle. ben kod yazmayı bilmem, CSS'den anlamam ama kimle çalışılacağını bilirim. işin kaç günde biteceğini de bilirim. Önemli olan dediğin gibi o şeyi bulabilmek, yoksa artık site, blog zaten mecburi ama madem bu kadar bolluk içindeyiz diğerlerinden ayrılmak için çok çalışmalıyız..
13:55Erel
kesinlikle.. seninle bir yerde buluşacakmışız gibi bir his var içimde:)

13:55Hazal
umuyorum, buluşuruz. lokal'İn önü dışında da internette, heyecan içinde şunu gördün mü, bunu kesin yapalım derken..
13:56Erel
aynen, AYNEN.. o zaman bugün için satırlarıma son verirken senden bir de bloddy mary sözü istiyorum!!

13:57Hazal
Ah mutlaka. kendim yaparım. bir de ayrıca sana en iyi bloody marry'ciler listesi de yollarım. İlki White Trash berlin'de ne zaman gideriz =)=)
13:58Erel
en kısa zamanda.. berlin ikinci vatanım sayılır..:):)

13:59Hazal
Çok teşekür ederim Erelll. Yağmur yağan bir cumartesi günü evde çalışmaya devam =)=)
13:59Erel
evet.. ben sana teşekkür ederim.. öpüyorum ve de hemen bu sohbeti blog'a taşıyorum..:):)

13:59Hazal
ben de hemen twitt'liyorum
13:59Erel
:):)

18 Eylül 2009 Cuma

"EVE KAPATIP ÇOCUK YAPTIRASI" KADINDAN MODA ÇEKİMİ


vice şöyle yazmış bree zucker için: bu kız aniden ortaya çıktı. onunla ilk defa bir klüpte karşılaştığımızda öyle acayip hareketler yapıp dans ediyordu ki eve götürüp, bodruma kilitleyip, onunla çocuk yapıp, bir daha gün yüzü göstermemek isterdiniz". bree zucker'in ispanya'daki bir kız arkadaşının fotoğraflarını görünce ne demek istediklerini anladım. vice dergisi için en yakın kız arkadaşıyla yaptığı bu moda çekimi vice'cılara bodruma kilitleme arzusunu yeniden uyandırmış yazdıklarına göre.. burada işi ne diye soracak olursanız, bree ile 2'debir'in ilk dönemleri yazışmıştık ve bir moda çekimi yapalım diye konuşmuştuk ama bir türlü olmamıştı. vice yapmış, gayet de iyi olmuş..(kaynak: viceland.com)fotoğrafların devamı için tıklayın.

MÜZİKTE YENİ BİR ŞEY YOK DİYENLERE: CRYSTAL FIGHTERS


çokuluslular. iyiler. dans ettiriyorlar. ispanyollar, amerikalılar, crystal fighters'ın çıkış parçası Xtatic Truth'u ben sevdim, siz de sevin..:)

DÜNYANIN EN FAZLA REPRODÜKSÜYONU YAPILAN FOTOĞRAFI EMİN ELLERDE..


sinema yönetmeni trisha ziff, che guevara'nın ikonlaşmış fotoğrafından öyle çok etkilenmiş ki "chevolution" belgeseline soyunmuş...

BASİT BİR BLOGGER'KEN NASIL ŞÖHRET OLUNUR?


bir gün sadece basit bir blogger'sınız, bir öteki gün "glam" partilerin aranılan ismisiniz. bu kadar basit mi, hayır tabi. ama ispanyol fotoğrafçı gerard estedella biraz öyle. gerçi biraz daha fazlası var onda. o bir DJ, ayrıca fotoğrafçı da. ölümcül bir parti insanı. şimdilerde hafif durulmuş olsa da bizim günfer (günaydın) gibi. herkesi tanıyor, arkadaş partilerinde habire fotoğraf çekiyor. DJ'lik yaptığı Avrupa şehirlerinde fink atıp, dikkatini çeken herkesi kaydediyor. blogunda'da hiçbir şey yapmasa mutlaka bir fotoğraf yüklüyor. hal böyle olunca kore'den new york'a, vogue gibi, GQ gibi, en "baba" dergi editörlerinin dikkatini çekiyor. millet onun parti fotolarına tapmaya başlıyor. bu da ona bütün partilere serbest giriş sağlıyor. (foto: gerard estedella - kaynak dazed)

15 Eylül 2009 Salı

THE XX'İN GEÇEN HAFTA ÇIKAN XX İSİMLİ DEBUT ALBÜMÜ KENDİNE HAS VE GÜÇLÜ


berlin'de yaşayan ayzıt bostan sayesinde keşfettiğim the xx, cool ve sexy denecek türden müzik yapıyor. şarkıları beggars group'un yaptığı yerinde tesbit'e göre de robert smith, massive attack ve the streets'in ritm ve melodilerini hatırlatıyor...

SONGS OF LEONARD COHEN BY BECK - BAYILDIM!!

Record Club: Songs Of Leonard Cohen "Master Song" from Beck Hansen on Vimeo.


Record Club: Songs Of Leonard Cohen "Suzanne" from Beck Hansen on Vimeo.

13 Eylül 2009 Pazar

BUGÜNÜ LAURIE ANDERSON & LOU REED GÜNÜ İLAN EDİYORUM.. İYİ PAZARLAR HERKESE..


geçen hafta canım arkadaşım aslı ile birlikte keşke ben de paris'te olsaydım. keşke onunla birlikte "la salle playel"deki laurie anderson ve lou reed'in konserlerine gitseydik. ama ben fransız vogue'unun ajanda sayfalarını karıştırırken az önce okudum haberi. hala bunca yıl sonra birbirlerinin gözlerinin içine bakıp akabilen, birbirine hala aşık olan belki de hayatta en çok etkilendiğim iki müzisyeni görmeyi nasıl isterdim.. biri punk'ın özü, diğeri elektronik, experimental müziğin, ne derseniz deyin, piri, gurusu, alfabesi.. biri "o superman", diğeri "walking on the wild side".. aşkın, sevdanın bütün hallerini söyledikleri "the yellow pony and other songs and stories" performansını türkiye'ye getirmeleri için babylon'a sesleniyorum. velvet underground'un hatırı için, lou reed için, laurie için, benim için..

12 Eylül 2009 Cumartesi

CUMARTESİ SOHBETLERİ VOL.19- BENGİ ÜNSAL/IKSV ÇOK AMAÇLI SALON DİREKTÖRÜ/DJ/MÜZİK İNSANI


bengi ünsal önce IKSV'deydi, sonra pozitif'in plak şirketi olan doublemoon'a geçti ve orayı yönetti. derken IKSV iki ay önce onun hayır diyemeyeceği bir teklifle geldi ve şu anda yine orada çalışıyor. bengi bu arada geçen sene IF İstanbul partisinde arkadaşı evrim tüfekçioğlu ile birlikte rainbow partisinde DJ'lik yaptı ve o günden beri evrim ile ikisi "dearhead" olarak acayip iyi setlerle ortada dans etmeyen adam bırakmıyorlar.. yeni iş, dearhead'in alıp yürümesi, doublemoon.. bu kadar taze konu olunca, bengi'yi yakalamam şarttı..
Erel
bengicim naber?

15:51Bengi
iyidir, ev hali
15:52Erel
konuya direkt şöyle girmek istiyorum.. millet seni doublemoon'da farzederken, sen ani manevra yapıp eski yuvana, İKSV'ye geri döndün..

15:52Bengi
evet oyle oldu
15:52Erel
anlatsana, doublemoon'u niye bıraktın
?
15:52Bengi
normalde ani manevraci degilimdir ama bu kez tutamadim kendimi
15:53Erel
teklif cazip geldi ya da sıkıldın, hangisi?

15:53Bengi
gorgun bey guzel bir teklifle geldi. hem teklif cazipti. iksv yeni bir performans merkezi/salonu aciyor 600 kisi kapasiteli. bu salonu yonetmemi istediler. bence pek hayir denebilecek bir teklif degildi
15:54Erel
kesinlikle çok cazip..

15:54Bengi
bir seyin insasinda basindan bulunmak keyif verici
15:54Erel
bilmez miyim..

15:55Bengi
doublemoon'u ve pozitif ailesini cok seviyorum ote yandan ama bana bu yeni isin bilgi ve tecrube bazinda daha cok sey katacagina karar verdim.
15:55Erel
anladım..

15:55Bengi
muzik dunyasinda yapmadigim galiba bir tek mekan isi kalmisti. onu da yapayim istedim :)
15:56Erel
hahaha.. peki shantel gibi, bora uzer gibi doublemoon sanatçılarının menejerliğini de yürütüyordun aynı zamanda, o da geride mi kaldı?

15:57Bengi
evet geride kaldi. artık konserlerini izledigim arkadaslarim olacaklar. gonulden destek devam tabi.
15:58Bengi
hala muzik marketlerin onunden gecerken shantel caliyor, yasasin diyorum!
15:59Erel
bu arada geçen seneden beri dearhead olarak evrim ile birlikte önce keyif için başlattığınız sonra neredeyse ikinci bir mesleğe dönüşen DJ'lik hikayen var.. klüplerin tozunu attırmaya başladınız nefis setlerinizle..

15:59Bengi
tesekkur ederiz.
bizi serra ciliv bir araya getirdi gecen yil IF'in bir partisi icin. o kadar keyif aldik ki duramiyoruz.
16:00Erel
dün akşam da liman'da bienal partisindeydiniz öyle değil mi?

16:00Bengi
evet.
16:00Erel
gelemedim ama eminim çok iyiydi..

16:00Bengi
oldukca keyifli gecti bizim acimizdan yine. umarim dinleyenler de sevmistir.
16:01Erel
bir de happy house diye tarif ediyorsunuz yaptığınız müziği, çok hoşş..

16:01Bengi
house mu techno mu bilmiyorum, happy oldugu kesin ama. bizim tek amacimiz egosuz mutluluk veren ve dans ettiren muzik calmak. biz eglenmedikce anlami yok bizim icin.
16:02Erel
zaten öbür türlüsü kasık bir şey oluyor..

16:02Bengi
o enerji baska turlu gecemiyor dinleyiciye de sanirim. biz dans ettikce onlar da ediyor.
16:03Erel
aynen.. peki şöyle hedefler oluştu mu aranızda, seneye de amsterdamı sallarız filan gibi..:))

16:03Bengi
bu sene insallah aslinda. 7 Kasim'da paradiso'da calacagiz.
16:04Erel
ciddi misin, ben öyle atmıştım halbuki.. çok sevindim ya.. sen sonunda bu işi asli iş yaparsan şaşmam valla..

16:04Bengi
su an yaptigim isi o kadar cok seviyorum ki, DJ'lik ve dunyayi dolasmak ne kadar cazip gelse de sanirim ikinci planda kalacak benim icin. bir de basladigim isi bitirmeden pek baska bir seye gecemem ben.
16:05Erel
zaten merakla bekliyorum o mekanda neler yapacaksın diye..

16:06Bengi
ben de :) IKSV'nin tum departmanlarinin ve festivallerinin destegi olacak. yalniz benim yapacagim birsey degil yani. IKSV'nin her isi gibi kolektif bir ruh soz konusu.
16:07Erel
tahmin ediyorum.. bir de yeni yer de müthiş görünüyor. yeni bina, yeni ruh..

16:07Bengi
aşığım Deniz Palas'a. gerecekten harika bir bina oldu.
16:08Erel
olmaz mısın? bir de lokasyon olarak bu kadar mı süper olabilir..

16:08Bengi
ofislerimiz de tasiniyor ay sonu. yeni evimiz orasisen bir de manzarayi gorsen
16:08Erel
e bir gün uğrarım, bakarız şöyle..

16:09Bengi
ne zaman istersen!
16:10Bengi
tabi en iyisi restoran, cafe acildiktan sonra. mekan biraz daha gec acilacak onlardan. ekim basi ise restoran, cafe, tasarim dukkanimiz.. coksey var gosterecek yani binada.
16:12Erel
merak ettim cidden.. dergi mergi işine girerseniz haber verin, ona göre..

16:12Bengi
hic suphen olmasın. mutlaka haberdar olursun.
16:12Erel
bir IKSV dergisi neden olmasın, değil mi!

16:13Bengi
Buradan Gorgun Taner'e seslenelim diyorsun!
16:13Erel
hehehe.. görgün bey duyunuz sesimizi.. bengicim, havadisleri aldım, çok teşekkür ederim vakit ayırdığın için.. son olarak istanbul sanat hayatıyla ilgili düşünce ve temennilerini alabilir miyim? :))))

16:13Bengi
rica ederim! en zor soruyu sona saklamissin:)) temennim yeni acacagimiz mekanin daha da hareket getirmesi olacaktır tabi ki!
16:14Erel
hehehe, dalga geçiyorum tabi ama şu aralar bienal ile birlikte o kadar hareketli ki ortalık, bu yüzden eylül'leri seviyorum galiba..

16:15Bengi
mercury retrogate'e ragmen!
16:15Erel
evet yaa..

16:15Bengi
evet bienal cok heyecan verici.
insan neyle yasar sorusunu kendime soruyorum son 1 aydir.
bir an once de gidip baskalari ne cevap vermis gormek icin sabirsizlaniyorum.
bu etkinligi Istanbul'a kazandiran ekibin icinde oldugum icin de gurur duyuyorum.
16:16Erel
çok güzel ve manifestel bir bitiş cümlesi oldu..

16:17Bengi
ote yandan da bienal'de calisiyormusum gibi de durmus. sadece izleyiciyim halbuki. ama bienal enerjisi İKSV binasini oyle bir sardi ki.. neyse.. anladin sen
16:18Erel
anlamaz mıyım.. peki bengicim çok teşekkürler tekrar. nasılsa en kısa zamanda görüşeceğiz.. öptüm seni..

16:18Bengi
ben de seni. gorusuruz.

BİR DÜNYA GÖRÜŞÜNE GERÇEKTEN İHTİYACIMIZ VAR MI?


bienal çerçevesinde dikkatimi çeken bir panel bugün eski platform garanti'de saat 16.00-18.00'de gerçekleşiyor. konuşmacılar meltem ahıska, bassam el baroni, charles esche, marko peljhan, irit rogoff.. ismini bertolt brecht'in bir yazısından alan panel, bugün istiklal caddesi'ne yolu düşenler için doğru adres. brecht'in yazısından alıntıyı buraya taşımak istiyorum:

"Yerin altında bir delikte, solucanlar arasında, zincire vurulmuş, ağzı bağlanmış bir adamın istediği şeyi düşünmesinin hiçbir biçimde engellenemeyeceği düşüncesi, zincirlere vurulmuş olmayı değiştirilemez bir yazgı gibi görenleri epey teselli edebilir. Aslında, ekonomi tarafından ağzı bağlanmış insanlar kendilerini düşüncede özgürleştirebilirlerse, yani ekonomiden kurtarabilirlerse özgür düşünebilirler ancak. Bunu da düşünceleri ekonomiyi değiştirirse, bir başka deyişle, düşünce ekonomiyi kendine bağımlı kılarsa, becerebilirler... Düşüncenin biraz olsun işe yaraması gerektiğinin kabul edilmesi bilginin ilk adımıdır."..

URA'DAKİ KUĞULU ŞATO VE DİKKAT SANAT VAR..


sergi haberlerini verip gitmemek olmaz. önce şunu bilmek lazım tabi. bir sanatçının işini mi sevip sergisine gidiyorsun yoksa çektiği kitleyi görmek için mi? kim ne derse desin, sanatın sadece sanat olduğunu ben görmedim. açılışa gidiliyorsa elbette sanattan ziyade etrafta kimler var diye gidiyorsun. bu yüzden dün akşam mısır apartmanı bienal açılışından daha hareketliydi. (biraz orayeğincilik, biraz onurbaştürkcülük yapacak olursak, ayak üstü melis'le (ağazat) galerist'te konuşurken yanımdan murat tabanlıoğlu ve ayşe boyner geçiyordu, o sırada ferhan istanbullu bir tanıdığıyla koyu bir sohbete dalmıştı.. hahaha..) konuyu uzatmadan ura'daki tek işlik sergiye gelmek istiyorum; galiba dün akşam gittiğim sergilerden beni en çok etkileyen bu iş oldu. kuğu ve hayalet. ak mekanın köşesinde karanlık bir şato yerleştirmesi. kumdan hissi veren, dokunsan dağılacak, hayaletini arar gibi, minnet eder gibi, belleği ve ihtişamı ise kuğunun varlığında gizli olan bir monstrum...

11 Eylül 2009 Cuma

FUDUMUDU BİR ÜLKE ADI DEĞİLDİR..


.. çünkü taksim'de bol wear mağazasında satılan bir markadır.. el yapımı ürünler ve tasarımların bazılarını bayağı beğendim.. resimdeki papyon iğneyi bu akşam uğrayıp alayım diyorum..

BOL WEAR, ISTIKLAL CAD.
ÖRS TURISTIK IS MERKEZI,
NO: 151 ASMA KAT NO:5
BEYOĞLU
(URBAN CAFE'NİN ARKASI)
www.fudumudu.com

DICK EVANS THE SWAN AND THE SPECTRE İLE URA'DA


yurtdışındaki ilk kişisel sergisi olacakmış dick evans'ın. üstelik sadece ura'ya özel. bienal süresince sergi devam edecek ama açılış bu akşam. bu arada bu sergi ura'nın seneye kadarki son sergisi olacak, haberiniz ola.. (bu arada mihda'nın salı günü elime tutuşturduğu davetiye olmasaydı yukarıdaki görsel de olmayacaktı. tşkr. mihdacım..)

Bugün:19:00
Bitiş:08 Kasım 2009 Pazar, 19:00
Yer: URA / MISIR APT / KAT 1
Cadde/Sokak:
İSTİKLAL CADDESİ

GÖRÜNÜRLÜK PROJESİ 5. YILINI KUTLUYOR


Galata Perform tarafından beş yıldır düzenlenen ve sanatseverlerden yoğun ilgi gören “Görünürlük Projesi”; bu yıl yerli ve yabancı sanatçıların yer aldığı, rengârenk ve dopdolu programıyla Galata’yı, Galatalıları, çocukları, sanatı ve sanatçıyı GÖRÜNÜR kılmayı hedefliyor! Şimdiden ajandanda yer aç!

10 Ekim 2009, Cumartesi günü 12:00 – 23:00 saatleri arasında, Galata Meydanı ve çevresindeki mekanlarda gerçekleşecek “Görünürlük Projesi ‘09”un bu yılki teması “Işık”! Galata ve Şişhane’nin, 10.000 civarında aydınlatma üreticisi-satıcısıyla Türkiye’nin “ışık” merkezi olması ve Galata Mevlevihanesi’nin burada yer alması, temanın “Işık” olarak belirlenmesinin en önemli iki sebebi.

Proje kapsamında yer alan “Made in Şişhane”, “Guerrilla Lighting”, “Kapanış Kutlaması” gibi ücretsiz etkinliklerin yanı sıra; “Üçüncü Evren”, “Fratres”, “El Terrorista” (Terörist), “Aşkın Işığı”, “Mutant”, “Wordcascades” ve “Elektra” adlı biletli etkinlikler de sanatseverlerle buluşacak. (Foto: İsveçli sanatçı Geneviève Favre Petroff’un tasarlayıp sahneye koyduğu, mitoloji, psikoloji ve ahlak konularına değinen elektronik opera gösterisi “Elektra”dan)

Sokak etkinliklerinin ücretsiz olduğu “Görünürlük Projesi ‘09”un; ücretli etkinliklerinin biletleri 10 Eylül 2009, Perşembe gününden itibaren Biletix ve Galata Perform’dan temin edilebilir.

YÜZLEŞMEK İÇİN GEÇ Mİ KALDIK?


Apolitik kuşağın meraklı çocukları soruyor: Yüzleşmek için geç mi kaldık?

Perşembe günü kapılarını “Darbe” ile açan Outlet, Halil Altındere, Bengü Karaduman, Köken Ergun ve Servet Koçyiğit’in katılımıyla, geç kalınmış bir konuyu, sanatın dilinden tartışmaya çağırıyor. Hükümet, askeri kuvvetler, yasaklar ve aşırı uçların çatışması görsel kültüre nasıl yansıyor? Sadece Türkiye’de değil, “darbe yemiş” pek çok ülkede bu kodlar nasıl görünür oluyor?

Tel: (0212) 245 55 05
Adres: Boğazkesen Caddesi Kadirler Yokuşu 69
Semt: Tophane

CHARLOTTE GAİNSBOURG: KAOSUN KIZI


charlotte gainsbourg radikal ve bir o kadar da evcil ve konzervatif. geleceğin ikonu olmak için her şeye sahip ve benim yıldızım. gainsbourg'u william dafoe'nun yanında lars von trier'in yeni filmi "antichrist"te göreceğiz, daha ne olsun!!