blogger'ı baştacı yaptım.. 4 senedir blog yazılarımı burada yazdım, burada dertlendim, burada paylaştım ama artık bir değişiklik yapma vakti geldi. artık tumblr'dan devam edeceğim, içerik olarak bildiğiniz ve sevdiğiniz konulara yeni adresim olan http://2de1.tumblr.com üzerinden yazmaya devam edeceğim. başta benim için de sizin için de zor olabilir. bütün alışkanlıklardan vazgeçmek gibi ama birlikte alışacağız ta ki www.ikidebir.com sitesini ayaklandırana kadar.. biraz sabır ve değişiklik neden olmasın?!.. değişken ve sabit takipçi sayısıyla aylık ortalama 4000 ziyaretçiye ulaşan blog takipçisini yeni platformda bekliyorum.. :P
(FOTO: EMİR ERALP)
21 Nisan 2011 Perşembe
9 Nisan 2011 Cumartesi
DEATH CAB FOR CUTIE YAŞIYOR VE KODLAR VE ANAHTARLARLA GELİYOR
31 mayıs'ta çıkacak "codes and keys" isimli yeni albümüyle ses veriyor death cab for cutie. işte albümden "you are a tourist" isimli parça:
DEATH CAB for CUTIE - You Are A Tourist [Album Version] by ATL REC.
DEATH CAB for CUTIE - You Are A Tourist [Album Version] by ATL REC.
28 Mart 2011 Pazartesi
TORO Y MOI YA DA O ESKİ HALİNDEN ESER YOK ŞİMDİ..
üzerinden birkaç ay geçse de havalara uygun olduğu için birkaç lakırdı edelim; toro y moi yani chaz bundick sörfü bırakıp, kayığa biniyor son albümünde. kıyıda sakin ve dingin sularda gezinse de müzikal inciler yumurtluyor yine de.. 25 yaşındaki bundick, ilk albümündeki kaotik eklektizmden dream pop'a sıçramış, "post-chillwave" tarzında çoraplar örmüş; sampler ve keyboard'un yerini piyano ve orga teslim etmiş, şubat'ta çıkan ikinci albümü "underneath the pine"de.. günün müziği "still sound" olsun o halde..
Toro Y Moi - Still Sound
25 Mart 2011 Cuma
BİR FOTOGRAFÇI: TIM GEORGESON
dünyanın dergisi ve gazetesine fotoğraf çekiyor. the new york times, rolling stone, national geographic ilk akla gelenler. onu "commercial" fotoğrafçı olarak tanıyanların savaş sırasında çektiği kosova serisini görmeleri ya da biraz daha bekleyip, bu konuda yaptığı ve yakında tamamlayacağı "untouchables" ismini verdiği filmi izlemeleri gerekir. tim georgeson takibe alınası müthiş bir fotoğrafçı..
2DE1 HER SALI RADYO BABYLON'DA
radyo babylon açıldığı günden beri sürprizli yayın akışı, renkli programları ve eklektik tarzıyla bana kalırsa türkiye'deki en iyi müzik yayını yapan radyo.. orada program yapıyor olmaktan büyük zevk alıyorum ve gururlanıyorum. blogger'ların kapatılması ve iş yoğunluğuyla burada bahsedemedim. ama ilgilenenlere duyurmak isterim; salı günleri hazırlayıp ve sunduğum saat 17.00-18.00'de yayınlanan 2de1 isimli programım var. burada tanıttığım müziği ve daha fazlasını radyoda dinleyebilirsiniz. ayrıca geçmiş programları da soundcloud'dan dinlemeniz mümkün..
CUT MAGAZINE DERGİSİ ARTIK REMZİ VE D&R KİTABEVLERİNDE!
yayına hazırladığım cut magazine 1 yaşında. bir önceki sayısıyla satışa çıkan dergimiz 1. yaş sayısıyla birlikte artık d&r ve remzi kitapevlerinde de satılıyor. yapım, yayın, reklam ve film dünyasının profesyonellerine yönelik çıkardığımız cut magazine'in son sayısında grease filminin efsane yönetmeni randal kleiser, yavuz turgul, zeynep özbatur, gani müjde gibi isimlerle ile röportajlar, ilk kez bizim duyurduğumuz mizah festivali, viral reklamlar gibi konular yer alıyor.. ayrıca yeni web sitemiz de yakında yayında olacak, haberiniz ola..:))
3 Mart 2011 Perşembe
YENİ ALBÜMLER: HOLY GHOST - GANG GANG DANCE - MATTHEW DEAR
* holy ghost'un 10 parçalık "hol ghost" adını taşıyan debut albümü nisan'da dfa records'dan çıkıyor..
* matthew dear "slowdance ep'siyle nisan'da karşımızda..ep'de yer alan bir parçayı buradan dinleyebilirsiniz:
Matthew Dear - Slowdance (How To Dress Well Seance) by factmag
* gang gang dance'in yeni albümü "eye contact" geliyor.. 11 dakikalık 'glass jar'ı afiyetle
dinleyiniz..
2 Mart 2011 Çarşamba
"EĞER YARIN NICOLAS JAAR'IN DOĞUMGÜNÜ OLSAYDI HERKES ORAYA GİDERDİ"*
*bunu ben söylemiyorum fact söylüyor. şimdilerde müzikle ilgili herkesin gözünün üstünde olduğu nicolas jaar, albümü "space is only noise" ile olduğu kadar remiksleriyle de beni benden alıyor..
When Saints Go Machine - Fail Forever (Nicolas Jaar Remix) by factmag
ÖLMEDEN ÖNCE...
sanatçı candy chang bir kez daha sosyal medyayı sokağa taşıyor; bu kez merkezde new orleans'de terkedilmiş bir bina var. "ölmeden önce.." yazılı board'lara herkes dilediğini yazabiliyor.. nedeni/nasılı burada..
STEFAN SAGMEISTER YİNE USTALIĞINI KONUŞTURMUŞ..
"another book about promotion & sales material" grafik sanatçısı, büyük usta stefan sagmeister'in son yedi yılda yaptığı işlerini, bir araya getirdiği bir kitap, olağanüstü!..
... VE ŞEHRİN GÖRÜLMESİ MECBURİ SERGİLERİ..
şehrin tüm aktivitelerinden uzak ve yoğun geçen son birkaç haftanın acısını çıkartma zamanı geldi:
* galeri non - nazım hikmet richard dikbaş - yeni eğlence ve dinlenme biçimleri - (28 ocak/12 mart)
* galerist - Hüseyin Çağlayan -‘Yakınlık Sensörleri / Proximity Sensors’ (24 şubat/26 mart)
* apartman projesi - terzinin hayali m&m tailor's dream - tayfun serttaş (23 şubat/16 mart)
* x-ist - şoktayım ama şaşırmadım - ekin saçlıoğlu - (17 şubat/19 mart)
(foto: (Nazım Hikmet Richard Dikbaş/left: bu kadar ileri gitmek gerektiğini bilmiyordum..."/"I hadn't realized you had to go this far...," 2011. ink and pencil on paper, 5,3 x 7,5 cm.
Right:"Demek alındınız..."/"so you're offended...," 2011. ink and pencil on paper, 5,3x7,5 cm.)
YEŞİM AKDENİZ GRAF'IN SERGİSİ BU HAFTASONU AMSTERDAM'DA AÇILIYOR..
amsterdam'da bulunan galerie fons welters'de cumartesi günü yeşim akdeniz graf'ın "ulalume" adını taşıyan solo resim sergisinin açılışı var. sergi 2 nisan'a kadar devam ediyor. yolunuz düşerse mutlaka gidin, görün..
28 Şubat 2011 Pazartesi
RADYO BABYLON'DA 2DE1 BAŞLIYOR!!
yarından itibaren ve de her salı radyo babylon'da, saat 17.00-18.00 saatlerinde "2de1" ismiyle canlı olarak sunacağım programım başlıyor!! muhabbet ve müziğin yan yana geleceği programı dinleyin; akşamı iyi ve güzel müzikle karşılayın ki neşeniz artsın!..
17 Şubat 2011 Perşembe
!F İSTANBUL BUGÜN BAŞLADI - FESTİVAL KURUCULARINDAN PELİN TURGUT İLE FESTİVAL İLE İLGİLİ SOHBET VE ÖZEL NOTLAR..
dün akşam açılış galası olan !f istanbul resmen başladı. festivalin kurucularından pelin turgut, tüm yorgunluğuna rağmen festivali, favori filmlerini ve festivalin 10. yılı ile ilgili düşüncelerini skype üzerinden az önce anlattı..
erelada: hepimizi heyecan sardı festivalle ilgili.. herkes listelerini yaptı ya da yapıyor, merak ediyor, sizin cephede son durumlar nedir?
Pelin Turgut: dün geceden biraz kalma :)) açılış gecemiz vardı fitaş'ta. feist'ın ses/ışık/gölge oyunları yapan ekibi geldi. burada candaş'larla birleştiler. ortaya inanılmaz bir performans çıktı. tabii ki ağladım! fitaş'ın en üst katında -hangar gibi post-endüstriyel bir mekan- güzeldi. film womb/rahim. yönetmeni benedek geliyor! iki filmini gösterdik daha önce. bu ilk 'mainstream' filmi. çok acaip...
erelada: yani izle ve gör diyorsun; harikaymış.. ağlamaz mısın, bu arada 10. yılınıza girdiniz öyle değil mi? yani bir de öyle bir özelliği var bu yılki festivalin..
Pelin Turgut: 10. yıl, eveeet!!
erelada: peki bizi neler bekliyor başka.. biraz fısıldasan..
Pelin Turgut: çook konuklu bir yıl. onları kaçırmamalı diyorum; zira yönetmen sohbetli film, baska türlü bir keyif..
erelada: haklısın, benedek geliyor dedin, başka kimler var sürprizli konuk kontenjanından?
Pelin Turgut: andrew mcclean (on the ice), braden king (here), charien dabis (amreeka), havana marking (afgan star), tatiana issa (dzi croquettes), ha tabi IT Crowd'dan falan bildiğimiz chris morris, alejandro jodorowsky... sonra canlı sinema mevzusu var. bu haftasonu iki kere "Utopia in 4 Movements" gösteriyoruz. yönetmeni sam green, epey bilinen iyi bir belgeselci. 4 müzisyenle geliyor. tamamen live, ses, müzik ve görüntü ve seyirci katılımı. sundance'de görenler yılın en acayip seyriydi diyorlar, cok merak ediyorum. bir de zare. kürtlerin geçtigi ilk film diye geciyor, 1927 yapımı. ermenistan'dan kopyası özel geliyor. kendisi bile canlı tarih bir şekilde. üzerine tara jaff müzik çalacak. bir de etkinlikler diyeyim; o açıdan zengin bir yıl. çogu da ücretsiz. jodorowsky salı gecesi konuşacak mesela, çok önemli.. atölyeler var. sundance'den gelen kalabalık bir ekip var. 26'sı cumartesi full gün senaryo ve film üzerine sohbet, panel, case study vs.. animasyon atölyesi- geoff marslett ile, kendisi Mars filminin de yönetmeni. çok düşük bütçe ama şahane görüntü, farklı bir teknik geliştirmiş, onu paylaşacak. film de inanılmaz sempatik! bir de mubarek, mısır, social media derken "Flowers of Evil"dan bahsetmeli..
erelada: anladığım kadarıyla daha dolu, daha interaktif bir yıl, ne dersin? harika, insanın işi gücü bırakıp festival insanı olası geliyor ama bizim gibi ağır iş insanları için pek mümkün değil maalesef... peki festivalin gelişimiyle ilgili son 10 yıla baktığında ne düşünüyorsun?
Pelin Turgut: valla fest için tatil izni kullanan arkadaslarımız var :) geriye baktığımda her şey organik bir biçimde gelişmiş diyorum, o da hosuma gidiyor..
erelada: bir de sizin partiler de kaçmaz.. peki senin en favori filmlerin hangileri diye sorsam..
Pelin Turgut: partileri unutmayalım haklısın. bu cuma acılış- horse meat disco! ofiscene bir haftadır dans ediyoruz.
erelada: :)))) orda olmalıyız mutlaka!!
Pelin Turgut: favor film konusu zor ya. bu sene mottom, bir tane kesin gitmem diyecegimiz bir filme gidelim. ben de yapacağım :) LA Zombie olacak galiba, korksam da... yani hep başka yerlerden bakabilmek ya olay; four lions'ı çok beğeniyorum. bence atlandı bu yılki ödüller mödüller durumlarında, çok güclü bir film.
erelada: genelde öyle olur ya, bazı filmler fazlasıyla öne çıkarılır ama arada güme giden ne harikalar vardır..
Pelin Turgut: living on love alone - fransız, genç, ask da var ama daha ziyade 23 yaşında olmanın filmi. o kadar öyle ki, içim burkula burkula seyrettim.. inside job mutlaka, zaten oscar adayı. 2008 krizi. kimin eli kimin cebinde, net net toparlıyor; sinemadan alev almış bir şekilde çıkıyorsun.evet, evet küçük filmleri sevelim :)
erelada: bu ülkede zaten alev alevken, yanıp kömür olacağız o zaman.. :)
Pelin Turgut: açılım bölümü ve kürt filmleri demem lazım şu noktada galiba...ülke, alev demişken. bu yılki tema dağdakiler. sozdar ve women of mont ararat, kadın gerillaları anlatıyor. mutlaka görmek lazım..
erelada: türkiye'de zaten muhalif söz söyleyen yegane festival if gibi geliyor bana..
Pelin Turgut: :)) ne güzel..
erelada: öyle ama.. ve de buna çok ihtiyaç var, hele ki medya bu kadar kapana kıstırılmışken..
şenlikli, muhalif ve uyanık; sizin mottonuz bu olmalı.. :)
Pelin Turgut: bağımsız kafalar lazım, evet. ama işte başka başka kanallar da açılıyor bir yandan
çok güzel söyledin. şenlik ve muhalifi aynı cümlede daha çok görebilsek ne guzel olur
erelada: değil mi ve de daha çok muhalif ve bağımsız söz söyleyen işler, organizasyonlar..
Pelin Turgut: evet. bunu da şenlikle yapabilmek...
erelada: pelincim, çok teşekkürler vakit ayırdığın için..
Pelin Turgut: sana asıl çoook teşekkür. ya sinema ya da partide görüşmek üzere diyorum o zaman..
erelada: evet, kesinlikle...
14 Şubat 2011 Pazartesi
GÜNÜN MÜZİĞİ: MACY GRAY - I'VE COMMITTED MURDER
haftanın en spektaküler konseri yarın ve öbür gün babylon'da gerçekleşecek. büyük izdiham olacağı kesin. salı gelsin, hadi!.. en sevdiğim parçalarından birini günün parçası ilan ediyorum. herkese iyi haftalar..
Macy Gray - I've Comitted Murder
13 Şubat 2011 Pazar
PAZAR GÜNÜNE ARTİSTİK YARALAR..
bazen aklınızda yokken yazı size gelir.. annemler bende kaldıkları için, eve bir haftadır gazete giriyor. bense internetten okuyorum uzun süredir haberleri.. dün günün ortasında öğrendim murat çetintürk'ün brezilya'da trafik kazasında öldüğünü. neredeyse bütün gazeteler "görmüşler" haberi. hemen hepsi aynı yerden alıntı yapıp yazmış hakkında. ölümün arkasından yazı yazmak, konu bu kadar sıcakken laf yetiştirmek, kendi tanıklıklarından, ölüyü tanıdığından bahsetmek bana iyi gelmiyor; sadece çok üzüldüm diyebiliyorum.. gazetelerin içinden bir kart/karvizit çıktı bugün. bir dövmecinin kartviziti. ön yüzünde iskambil kağıdına benzeyen dövme motifi, arka yüzünde dövmeden, piercing'e, kalıcı makyajdan kesiklere kadar verdiği hizmet, web adresleri, cep telefonu yazıyor. büyük harflerle de "ulu önder k. atatürk'ün imzası ücretsizdir" yazıyor.. çoğu utanç verici insan hikayeleri, derinleşen yaraların haberleriyle dolu sayfaların arasından düşen, artistik yaralar açmayı vaadeden kartvizit kadar bu ülkeyi özetleyen daha ironik bir şeye rastlamadım bugünlerde..
12 Şubat 2011 Cumartesi
CUMARTESİ SOHBETLERİ VOL.40- HATİCE GÖKÇE/MODACI
hatice gökçe kara kargaya benzetiyor kendini. yeni magazası da kara karganın "korumasında". tıpkı bu sembol gibi kendini beğendirmeye çalışmayan, zeki, tutarlı ve istikrarlı bir modacı o. büyük laflar etmeyi değil, konuşmadan büyük işler yapmayı bilen birisi... 11 yılı devirmiş sektörde. inatla erkek modası yaparak, inatla kendine yer açarak ve nihayetinde 18 şubat'ta açacağı mağazasıyla kutlanmayı/kutlamayı/alkışı fazlasıyla hakeden harikulade bir kadın, bir insan hatice.
"bir moda serüveninin 11. yılı ... fashion hub ... yepyeni heyecanlar..."
diye sesleniyorsun gönderdiğin davetiyede. biraz anlatmanı rica etsem.
tasarım hayatımın 11. yılının sonunda artık yeni bir satış noktası ile takipçilerimin ulaşabilecekleri bir nokta yarattık. tasarım ve tüm süreçlerini görebilecekleri bir atmosfer yaratmaya çalıştık. geriye dönüp baktığımızda gerçekten çok zor ama keyif ve heyecanla yaşadığımız, hep düşündüğümüz dolu dolu bir 11 profesyonel yılı geride bırakmışız. gelişmesine katkıda bulunduğumuza inandığımız bir konuda tüm inadımızla, süreklilikle erkekler için tasarım yaptık ve beğenilerine sunduk. hep bir zeminin oluşmasını ve kitlesinin birikmesini bekledik ve bu sürece ciddi katkıda da bulunduk. şimdi zamanı olduğuna karar verdik. ve bu satış noktası ile yine sürekli ve aynı inatla yenilikleri sunmaya ve heyecanladırmaya devam edeceğiz. söylediğim gibi kara karga kanatlarını açıyor hem uçacak, hem de oyunlar oynayacak. ve sesi daha gür çıkacak.
zor olsa da 11 yılı kısaca özetleyecek olursan...
kendi geleceğimizle ilgili hep bir bilgi vardı içimizde. planımız da vardı. çünkü inandığımız işi yapmanın zevkini yaşıyoruz. tüm zorluklar bizim tecrübelerimiz oldu. birikimimizin oluşmasını sağladı. ve gerçek bilginin de bu anlamda sahibi olduk. sadece kendimiz için değil, danışmanlık verdiğimiz firmalarla birlikte öğrendik; yeri geldi öğrettik. deneyselliği savunduk. yapıp yıktık. türkiye’de kökleşmemiş, neredeyse olmayan bir alana el attığımızın farkındaydık. ve bunun kolay olmayacağını da biliyorduk. geriye dönüp baktığımızda az ama öz işlere imza attığımızı görüyoruz. Ve dünyada ilgi görmeye başlamış bir alanda düşünmeye devam ediyoruz. ve yakın gelecekte bazı başka yeniliklerle yine görüşeceğiz.
mağazada hatice gökçe markası dışında kimler/neler yer alacak?
şimdilik 2 aksesuar tasarımcısı ile işbirliği yaptık. büyük tesadüfle markasının ismi “black bird” olan bir markası olan sayat kürkçüoğlu’nun takıları ve çok sevgili dostum bahadır köse’nin deri aksesuarları yer alıyor.
senin ismin türkiye'de erkek modasıyla birlikte anılıyor. hatta bir süredir yaratıcılık ve sanatsallık da konuşulduğu zaman erkek modasında başka bir isim yok bana kalırsa..
teşekkür ederim güzel sözlerin için. düşünerek ilerliyorum. bu bir heves değil. ve işin içine her geçen gün daha fazla girince derinliğini görüp daha da heyecanlanıyorum. bu uzun bir süreç ve her gün yepyeni heyecanlarla öğrenmeye devam ediyorum. ve bu bitmeyecek görünüyor. müthiş bir haz ve sanıyorum ben bu hazzı geciktirmeyi seviyorum. çünkü en keyifli kısmı bu süreç.
karakarga'nın hikayesi nedir? fikir ve konsept ile ilgili anlatır mısın?
kara karganın bendeki anlamı çok büyük. çok akıllı bir hayvan. insan zekasına en yakın hayvan. beklenmedik tepkiler veren ve provokatör bir hayvan. insanların geneli tarafından çok da sevilmeyen hatta uğursuz sayılan bir hayvan. yakın bağ kuruyorum kendimle. sevimli olmaya çalışan ve bunun doğru yol olduğuna inanan insanlara nazaran, kara karganın iticilikle ne kadar çekici olduğuna inanıyorum. kendimle de bağlantı kuruyorum. çok benziyoruz ☺))
istanbul moda haftası istanbul'u uluslararası moda merkezlerinden biri yapma yolunda hızla ilerliyor? sen ne düşünüyorsun?
bir yere kadar olabilir ama istanbul'un sadece moda merkezi olması haksızlık olabilir. tüm disiplinlerdeki bu kadar yaratıcı insanın nasıl oluyor da İstanbul'a gerçek değerini veremediğine inanamıyorum. bu kadar zor olacağına inanmıyorum. istanbul’un gerçek bir stratejiye ihtiyacı var. birilerinin bunu sahiplenmesi gerekiyor. moda bu disiplinlerden biri ve kendi şartlarında sahiplenmiş görünüyor ama doğru kurumlar tarafından değil. en büyük eksiklik bu.
diğer konu yaratıcılıktan uzak bir etkinlik olması. üstelik kendine ihanet eden bir tavrı da var. örnek verelim, buraya istanbul fashion week için gelmiş neredeyse tüm yabancı basının ve alıcıların defile saatlerinde istanbul gezisine çıkarılması gibi. kimse bu konuda haber yapmadı mesela. bunu da anlamak imkansız. herkes 2 gün öncesini ve 2 gün sonrasını haber yapıyor ama sonrası ile kimse ilgilenmiyor. yani basının da bu işi cidden sahiplenmesi gerekiyor. bütün fuarlar ve defile haftaları en az 1 yıl öncesinden zamanını belirlemiş ama biz hala tarih konusunda sorunlar yaşıyoruz.
ayrıca destek konusunda firmalar kendileriyle yarışıyor tasarımcılar en büyük yükü almış olmalarına rağmen gerçek sponsorluklarla gerçek işleri ortaya çıkaramıyor. bizi dünya devleri ile kıyaslıyorlar sanıyorum. büyük yükleri var tasarımcıların kimse bunlar üzerine gitmiyor. markalar açılışta ya da kapanışta defile yapmak için yarışırken bu akşamlara tasarımcıların yakıştığını akıl edemiyor gibi geliyor bana.. üzülüyorum ve öylece bakıyorum. sektörün daha yapacağı çok şey var…
9 Şubat 2011 Çarşamba
HINDI ZAHRA VE HUZUR VE SAİRE
dün akşam biraz geciktiğim, kalabalıktan ötürü yer yer babylon'nun balkonundan, kapı aralığından dinlediğim hindi zahra'nın sesinden ve müziğinden nasıl etkilendiğimi anlatamam. tüm babylon sanki özel bir ayine gelmiş, seyirci nutku tutulmuşcasına zahra'yı dinliyordu... dün hem cut magazine için, hem de 2de1 için kendisiyle konuşan arkadaşım balım tanrıöver'in sorduğu klasik 2de1 sorularına hindi zahra'nın verdiği yanıtlar şöyle:
insanlara önermek istediğiniz bir şey var mı?
Peace and power
yaşam tarzınızı nasıl tarif edersiniz?
ilginç
bu dünyadaki rolünüz nedir?
müzik yapmak
hayatta vazgeçemeyeceğiniz 3 şey nedir?
müzik, resim, yemek
neye bağımlısınız?
sigara
silahlarınız neler?
yalnızlık, meditasyon ve müzik
en sevdiğiniz kahraman kimdir?
gandhi
dünyanın en güzel yeri neresi sizce?
dağlar, dünyanın herhangi bir yerinde olabilir.
(balım'ın yaptığı geniş ve lezzetli söyleşi ile charles richards'ın çektiği harika fotoğraflar cut magazine'nin mart sayısında. bekleyiniz..)
AVEA MÜZİK, MÜZİK COŞKUSU ETC.
dün akşam eski arkadaşım, gazeteci tolga akyıldız'ın çağrısı üzerine avea'nın müzik yazarlarını ve blogger'ları da bir araya getirdiği bir davete katıldım. konu müzikti. avea'nın aveamusic.com'un değişen yüzünü, yeni müzikal aktivitelerini anlattığı bir buluşmaydı bu.. basın davetlerini genel olarak sıkıcı ve tapon bulsam da müzikle, sanatla ilgili girişimlerin çoğalmasından yanayım elbette.. avea.com 3 milyon şarkı içeren, özel listelerin oluşturulup dünyaya ilan edilebildiği bir paylaşım ve indirme sitesiymiş. henüz incelemedim. bunun dışında ilan ettikleri 2011 konserleri arasında 21 mayıs'taki aya irini'de gerçekleşecek olan marianne faithful konseriyle beni tavladıklarını söyleyebilirim...
YENİ ALBÜM: ELİF ÇAĞLAR- M-U-S-I-C
elif çağlar cazın taze ve genç isimlerinden. ilk solo albümünün ismi M-U-S-I-C!. 16 şubat'ta ghetto'da lansmanı var. albümde yer alan tüm söz ve müzikler elif çağlar’a ait. 1980 doğumlu sanatçı, bilgi üniversitesi müzik bölümü’nde caz kompozisyonu okumuş. sonra new york’ta queens college bünyesindeki 'The Aaron Copland School of Music”te caz performansı üzerine master yapmış.. kendisiyle konsere 1 hafta kala 2de1 için konuştuk:
ilk albüm, ilk heyecan. lansman öncesi duygularınız neler?
sanki ilk defa sahneye çıkacakmışım gibi hissediyorum. kendi şarkılarımdan oluşan bir konser verecek olmak harika bir şey. sahneyi de biraz daha özel kılmak için dekorasyonumuz ve görsellerimiz olacak, çok merak içerisindeyim.
daha önce ghetto'da söylemiş miydiniz?
daha önce 2 defa söyledim ghetto’da, birinde aydın esen&randy esen yeniyıl konserinde konuktum, diğerinde de Four in the Pocket ve bora uzer birleşip, kangroove in the pocket olarak konser vermiştik.
çok genç yaşta önemli bir yere geldiniz. bunları 5 yıl önce hayal etmiş miydiniz?
teşekkür ederim bu düşünceniz için ama ben hala önemli bir yere geldiğimi düşünmüyorum. 5 yıl önce de hayal ettiğim şey ile şu anda 5 yıl sonrası için hayal ettiğim şey aynı: inandıklarımdan taviz vermeden, yapabileceğim en içten müziği, sunabileceğim en kaliteli, özenli şekilde sunan bir müzisyen olmak.
birlikte müzik yapmak isteğiniz kim ya da kimler var?
burada beraber çaldığım bütün arkadaşlarım ve hocalarım dışında, biraz daha uçmam gerekirse eğer, richard d. james başta olmak üzere, herbie hancock, radiohead, joni mitchell, jason moran, björk, wayne shorter, hiromi uehara, meredith monk, hatta daha uçayım, hayatta olsaydı kesinlikle duke bllington ve billy strayhorn, thelonious monk… bu liste uçar gider daha..
kariyer için yurtdışında olmak gibi bir düşünceniz var mı?
yurtdışında konserler vermek ve festivallere katılmayı tabi ki çok isterim. ama bunlar dışında, hele de Nu-Dc Records gibi yeni bir oluşumun parçasıyken, yerleşmek ve oradan devam etmek gibi bir niyetim yok.
bir caz şarkıcısının çıkmak istediği en büyük sahne neresidir?
beni dinlemek için kalkıp gelmiş insanların doldurduğu, minicik bir konser salonu bile en büyük sahnedir o anın büyüsü içinde. Hiç düşünmedim başka sahneleri..
en büyük enstrümanınız sesinizse, ikinci büyük enstrümanınız nedir?
sesim, duygularımı, düşüncelerimi, gerçek veya hayal dünyamdaki hikayeleri tüm kalbimle ifade etmem açısından en önemli enstrümanımsa, yine aynı amaç için bir enstrüman teşkil ettiği için “şarkı yazabilmek” diyebilirim.
albümünüzü kimler dinlesin? kimler dinlemesin?
bu albüm herkes için, ulaşabildiği kadar çok dinleyicisi olur umarım.
en çok etkilendiğiniz müzisyenler?
bu liste Stevie Wonder’dan Claude Debussy’e, Herbie Hancock’tan Lauryn Hill’e, Meredith Monk’tan Aphex Twin’e, öyle birbirinden farklı isimlerle uzayabilir ki, bu kadarını saymış olayım ben..
4 Şubat 2011 Cuma
GÜNÜN MÜZİĞİ: METRONOMY - SHE WANTS
ingiliz elektronik rock topluluğu metronomy, nisan'da yeni bir albümle (the english riviera) geliyor. ekibini genişletip dört kişilik bir grup olan metronomy, başta ingiltere olmak üzere nisan'da turneye çıkacağını anonsladı. huzurlarınızda albümde yer alan ilk single "she wants"..
YENİ ALBÜM: KEREN ANN - 101
israil temelli, paris, tel aviv, new york arasında gidip gelen keren ann zeidel 6. stüdyo albümü 101 ile önümüzdeki ay geliyor. albümün 'lokomotif' parçası 'my name is trouble' neredeyse tüm "indirme platform"larında avaz avaz çalıyor. kadın vokallerden fenalık geldi diyenler bile keren ann'in büyüleyici sesinden, müziğinin sofistike sound'undan etkilenecek, bana itimat edebilirsiniz..
Keren Ann - My Name Is Trouble by Music Week
Keren Ann - My Name Is Trouble by Music Week
3 Şubat 2011 Perşembe
YATAK HİKAYELERİ SERGİSİ..
showstudio'nun son sergisi "to bed" ikonik sanatçı ve moda tasarımcılarının uyumak ile ilgili işlerinin bulunduğu bir koleksiyondan oluşuyor. sergide andy warhol'un sevgilisi john giorno ile ilgili çektiği ilk videosu "sleep", chanel, victor & rolf gibi isimlerin moda ve uyku ilişkisindeki işleri yer alıyor. (Foto: Bedtime Story/Viktor & Rolf, 2005)
2 Şubat 2011 Çarşamba
GÜNÜN MÜZİĞİ: SISTER CRAYON - STILL THE SAME PERSON
"debut" albümleri yakında çıkacak olan sister crayon'un kariyeri coco rosie'nin bianca casady'ine yazdıkları bir mektupla başlamış. mektubun içeriğini terra lopez açıklamasa da altına attığı imza sister crayon'muş. kaliforniyalı müzisyen lopez tam da bu isimle, 2009'dan beri manimal vinyl'in kontratı altında grubuyla birlikte müzik yapıyor. 7 mart'ta çikacak olan ilk albüm "bellow" ile ilgili blogosferin buyurduğu benzetmeler şöyle: "non-brookly mgmt", "coco rosie in dub", "gitarsız warpaint"...
ISTANBUL FASHION WEEK 2011 BAŞLIYOR!
istanbul’un en büyük moda etkinliği “istanbul fashion week” (IFW) yarın başlıyor. 03 - 06 Şubat 2011 tarihleri arasında düzenlenecek olan İTKİB organizasyonunda, moda tasarımcıları derneği (MTD), birleşmiş markalar derneği (BMD) ve istanbul moda akademisi (IMA) işbirliğinde gerçekleşecek defilelerin mekânı santralistanbul... defilelerde, markalar ve tasarımcılar sonbahar/kış 2012 koleksiyonlarını tanıtacaklar. 9 tasarımcının solo defile düzenlediği ve 3 karma defilenin yer aldığı organizasyonda, toplam18 tasarımcı ve 9 markanın katılımıyla, dört günde tam 21 defile, arzu kaprol 2011-2012 kış koleksiyonu konsept sunumu, kuruçeşme’deki arzu kaprol couture showroom’unda gerçekleşecek. program için tıklayın. izlenimlerim ise pek yakında burada.
28 Ocak 2011 Cuma
MEDİTASYON KAFASINDA BİR ALBÜM
bibio warp'tan 1 nisan'da çıkacak yeni albümüyle "zihin dağınıklığı"yaratıyor. mind bokeh* isimli albüm, stephen wilkinson aka bibio'nun netlik endişesini vurgulamak istiyor belki de. (*bokeh fotoğrafçıların ve lens üreticilerinin ölçülemeyen büyüklüğü ifade etmek için kullandıkları bir deyimmiş. bibio ise, albüme bu ismi, gerek meditasyon yoluyla, gerekse kimyasallarla beynin fokussuzlaşması, özellikle batılılara yabancı bir hissiyat olması fikrini sevdiği için koymuş.)
SUYA DOYMAYAN JEAN'LER DÜNYAYI KURTARIYOR
LEVI'S WATERLESS from m ss ng p eces on Vimeo.
levi's, new york'lu kreatif şirket m ss ng p eces ve myoo ile bir araya gelip "waterless collection"ı için bu promo vido'yu hazırlamış. dünyaya 16 milyon litre su kazandıran metodla üretilen jean'ler yakında satışa sunulacakmış.LAY IT DOWN BY VICE
favori fotoğrafçım claudia grassl bu sefer kamera karşısına geçmiş ve nefis bir moda çekimi gerçekleştirmiş.
20 Ocak 2011 Perşembe
BREAD & BUTTER DÜN BAŞLADI DEDİKODULARI HEMEN YAYILDI..
* bread&butter berlin'de her yerden yükselen müzik peter, bjorn and john'un "breaker, breaker" parçasıymış rivayete göre. bu parça, isveçli indie rock'cıların ilk stüdyo albümü "gimme some"ın şimdiden hit parçası olmuş. (parçayı web sitelerinde free indirebilirsiniz)
* ben sherman yeni alt label'ı "plectrum"u, "english man in new york" konseptiyle ilk kez bbb izleyicilerine ve "yüksek moda" tutkunlarına takdim etmiş..
* her zaman olduğu gibi paralel etkinlikler fuardan neredeyse daha fazla ilgi çekiyormuş. öne çıkan en büyük etkinlik galeri johann könig'deki jürgen teller: paradis sergisi. ayrıca rich & royal'ın sunduğu "save water drink champagne" aktivitesi.
* "la papillon victorien" yani vicky butterfly'ın açılıştaki canlı performansı hala dillerdeymiş. (foto)
MÜZİKTE TAZE BİR İSİM: CATHERINE OKADA
james blake'in akla zarar sesi (iyi anlamda!) ve muhteşem çıkışı malum. feist'ın "limit to your love" parçasını bir de ondan dinleyip, şarkı boyunca tüyleri diken diken olmayan yoktur herhalde. blake şimdilerde, daha minicik bir çevre tarafından bilinen catherine okada'ya işaret ediyor. okada'nın facebook'ta şimdilik 200 civarında hayranı var ama belli ki akustik/folk müzik sevenler yakında blake ile birlikte sahne aldıklarında onu yakinen tanıyacak, belki bizde de organizatörlerin dikkatini çekecek ve memleket sınırlarımızda dinleyebileceğiz güzel, yumuşak sesini. ama önce blake gelsin sonra okada isterse istanbul'a yerleşsin motto'suyla satırlarıma son veriyorum..
17 Ocak 2011 Pazartesi
GÜNÜN EP'Sİ -WHEN SAINTS GO MASHINE - FAIL FOREVER
remiksciler için bulunmaz hint kumaşı değil ama bir nimet, when saints go machine'in ep'si fail forever. bazı müzik yayınları danimarkalılar için kısmen katıldığım 'iyi müzik yapıyorlar ama bir türlü parlayamıyorlar', yorumu yapsa da, bu arkadaşlar bbc, nme ve guardian'ın dikkatini çekmekle kalmamış, 2011'in müzikal umudu ilan edilmiş bile..
GÜNÜN MÜZİĞİ: TU FAWNING - THE FELT SENSE
indie müziğin birinci adresi portland'dan gelen tu hawning yaptığı müziği antique-dance-tribal-gospel olarak tarif ediyor. "the felt sense", grubun yeni çıkan ilk albümü "hearts on hold"dan. afrika ritimlerinden, tom waits, portishead ve jay-z gibi müzisyenlerden etkilenen tu fawning, şubat'ta avrupa turnesine çıkıyor.
Tu Fawning - The Felt Sense
14 Ocak 2011 Cuma
FOAM YİNE YETENEK AVINDA..
13 Ocak 2011 Perşembe
THE KILLS TANSİYONLU GELİYOR..
allison mosshar ve jamie hince, yani the kills'in 4. albümü nisan başında çıkıyor. albümün ismi "blood pressures". neymiş hikmeti öğrenelim: 11 eylül 2009'da hince'in kız arkadaşı kate moss ilk parçaların notlarının bulunduğu laptop'u havuza düşürmüş olsa da, albüm neredeyse hazırmış; basın açıklamalarına bakılırsa çorba seviyorlar; organizatörlere duyurulur; amerikan "guitar world" aracılığıyla albümün nasıl koktuğunu okumak mümkün; logolarını değiştirmişler, daha retro bir havaya sokmuşlar.. şimdilik bu kadar..
FOTOGRAFÇI ALEX STODDARD'I TANIYIN..
sadece 17 yaşında olan alex stoddard'ın yarattığı mizansenler/otoportreleri yaşının çok ötesinde ve onun gelecekte büyük fotoğrafçı olacağının sinyallerini veriyor.. (flickr)
BOĞULMA SANATI ÜZERİNE...
The Art of Drowning from Diego Maclean on Vimeo.
"the art of drowning", diego maclean'in emily carr üniversitesi'ndeki bitirme ödevi. yaşamın son anlarını şiirsel ve armonik bir animasyon filmiyle anlatan maclean'in bu işi geçen yıl sundance, toronto ve annecy film festivallerinde büyük ilgiyle karşılanmış. the art of drowning, ismini billy collins'in aynı isimli şiirinden alıyor. yani film bir bakıma bu şiirin film hali..4 Ocak 2011 Salı
THE SMITHS İSMİNİ TEKRAR DUYMAK NE GÜZEL..
the smiths anısına hazırlanan indie rock tribute'u "the smiths tribute/hand in glove" 11 ocak'ta çıkıyor. albüme adını veren parçayı cover'layan vanilla swingers'dan rosewater elizabeth'e, home'dan q born abstract message'a işte albümde yer alan parçalar:
1Hand In Glove - Vanilla Swingers
2Paint A Vulgar Picture - True Tone
3What Difference Does It Make? - Vampire Slayers
4The Boy With The Thorn In His Side - Home
5Frankly Mr. Shankley - Questionface
6Last Night I Dreamt That Somebody Loved Me - Pulse
7Death Of A Disco Dancer - Loomer
8This Night Has Opened My Eyes - Underwater
9Handsome Devil - I Buried Paul
10Some Girls Are Bigger Than Others - Skinnys 21
11There Is A Light That Never Goes Out - Edison Shine
12Girlfriend In A Coma - Thee Chinadoll
13Reel Around The Fountain - Q-Burns Abstract Message
14I Know It's Over - Rosewater Elizabeth
VANILLA SWINGERS - "Hand In Glove" (The Smiths cover) by sonshine
2 Ocak 2011 Pazar
aktivist ve sanatçı jr'ın dünyanın bütün sokaklarında sergilediği işlere oldum olası hayrandım. arkitip dergisi yeni sayısını ona adamış ve misafir küratör olarak dergiyi hazırlamasını istemiş. ted prize 2011 ödülünü de alan jr'lı bu sayıyı bulmalı, almalı..
2011 AJANDASINA İSVİÇRE RUHU..
evet, evet, moleskine gibisi yok ama ajanda fetişi olanlar, ilk baskısı hemen tükenen, bu ay tekrar üretilen isviçreli grafik tasarımcı julie joliat'ın noktaları birleştirerek ünlü sanatçıların işlerini görebilecekleri ajandayı da bağırlarına basacaklar..:)
NOEL BABA'YA MİSYON AŞISI..
ispanyol sokak sanatı kolektifi luzinterruptus madrid'de giderek büyüyen evsizlik ve açlık sorununa dikkat çekmek için noel'de şehrin çeşitli çöp bidonlarını kullanarak ışıklı noel baba yerleştirmeleri yapmış. 1000 poems by mail gibi çalışmasıyla da dikkat çeken bu ekibin işlerini sevdim..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)