26 Aralık 2009 Cumartesi

CUMARTESİ SOHBETİ YERİNE CUMARTESİ YAZISI!!


az önce facebook güncellemelerine bakarken, ece esmer'in yoga ile ilgili yazdığı yazının linkine tıkladım. yıllardır yoga yaptığını ve nasıl hayatını kapsadığını bildiğim arkadaşım ece esmer. cüneyt özdemir'in dipnottv'sinde yazıyor epeyce bir süredir. derken biraz siteyi dolaştım ve özdemir'in 8 eylül'de yazdığı yazıyla karşılaştım. belki bu yazı ile ilgili tartışılmıştır, orada burada yazılıp çizilmiştir bile; bilmiyorum. yazı medyayla beslenip, medyaya ateş püsküren köşe yazarlarıyla ilgili. hedefte özellikle de yıldırım türker var..

özdemir, cihangir'de kahve köşelerinden "sadece ismi radikal" olan gazetede yazarak muhalefet yaptığını düşündüğü yıldırım türker'e ve türevlerine kızıyor. medya içinde çalışıp habercilik yapan, "gerçek" gazetecilere bir nevi methiye düzüyor.

özdemir bu yazısını yıldırım türker ile kişisel bir meselesi olduğu için mi yazdı, yoksa meselesi "köşecilik"in türüyle mi ilgili yine bilemem ama benim de söyleyeceklerim var..

cihangir'de bir kafe'den veya evinin köşesinden yazı yazınca, plaza'da yazmaktan daha az nitelikli olunduğunu düşünmüyorum. bence özdemir de düşünmüyordur. konu cihangir'in temsil ettikleriyle alakalı olsa gerek. yani entelejensiya'nın mabediyle. entelejensiya sanki tembel, üretmeyen ya da ürettiklerini tekrar eden, korkak, basiretsiz, savaşmayan (sevişen:), söylediklerini kendi ve birkaç türevi/yandaşı duyan, manevrasız etc. bir insan topluluğu özdemir'in yazısına göre. özellikle de yıldırım türker.

türker, yaş itibariyle, 80 öncesinde yirmili yaşlarının başında olması hasebiyle, özdemir'in kitaplardan bildiği bir geçmişe sahip. o geçmiş bazılarını plazalarda hırs oyunlarına itti, bazılarını ise köşeye çekilmeye. hırs oyunlarını seçenler, yazıişleri toplantılarında bu oyunları günbegün büyük bir şehvetle yeniden kurgularken, bazıları asgari hayatı seçip, yazarak hayat oyununun sert tarafıyla yüzleştiler. tercih yaptılar. tercihleri savaş ülkelerine gidip, cesaretlerini sınamak olmadı örneğin. hem görmek için savaşa gitmek de gerekmez. dedim ya, tercih yaptılar..

türkiye'de köşecelik bence de dertli bir konu. kimin hangi kontenjandan yazdığı/yazamadığı ortada. kimisi iç politika yazıyor, kimisi günlük hayattan dem vuruyor, kiminin derdi önce yazı; kendini ve düşüncelerini yazı/yazın'ın diliyle ifade ediyor. bunu yaparken de pekala cesur ve gözükara olabiliyor. biri yıldırım türker'se, diğeri de gökhan özgün'dü bana göre. özgün'ün de derdi önce yazı/yazın'dı. bu yönleri ikisini de bu ülkeye yabancı yapmaz. yazının şehvetiyle yazdıkları doğru. gazete binalarında yer kapmanın şehvetine kapılmadıkları da..

ben yıldırım türker'in ve gökhan özgün'ün tüm yazılarının gazetelerde tekrar ve tekrar yazılması gerektiğini düşünüyorum. evet. cüneyt özdemir, bu insanların neden bu kadar çok müritleri olduğunu düşünmeli bence. ne özgün, ne türker bu ülkede kolayı seçmiş insanlar değildir. gazetecilik elbette başta haberciliktir. ve de bir meslektir. bu işi de birilerinin yapması gerekir. yapıyor da. haberci olmayı, muhabir olmayı seçmemiş bir insanın köşe yazarı olmasındaki sıkıntıyı da anlamıyorum. yıldırım türker rahmanlar'da yazsaydı, daha mı sahici veya inandırıcı olurdu özdemir'in nezdinde, bilemiyorum..

Hiç yorum yok: