12 Haziran 2010 Cumartesi

CUMARTESİ SOHBETLERİ VOL.36- FRANZ VON BODELSCHWINGH/FOTOĞRAFÇI


gece hayatında olanlar, özellikle klüplere takılanlar franz von bodelschwingh'i bilirler. o sarışın, bıyıklı istanbul sevdalısı alman fotoğrafçı. güleryüzlü, samimi ve içten biri.. işte almanya'da politika eğitimini bırakıp istanbul'a geldikten sonra gece hayatı fotoğrafçısı olan bodelschwingh'in hikayesi..

franzbodelschwingh: hey

erelada: heyy.. ilk sorumu yolluyorum.. şu aralar klüp hayatının hip insanlarındansın değil mi?

franzbodelschwingh: ben fotoğrafçıyım ve hiç de "hip" birisi değilim.

erelada: yine de partilerde açılışlarda fotoğraflar çeken herkesin tanıdığı franz'sın. özellikle de beyoğlu taraflarında, yalan mı?

franzbodelschwingh: jup - yaklaşık altı aydır bayağı işim var..

erelada: her şey nasıl başladı, anlatsana...

franzbodelschwingh: almanya'da politika okumak boktan geldi ve giderek depresifleştim. öğrenci olarak ülke dışına çıkmanın en kolay yolu erasmus. ben de çok uzak bir yere gitmek istiyordum. helsinki'nin depresiflere iyi gelmediğini öğrenince, istanbul'da karar kıldım. burada da ünvirsite bana göre değil diye düşündüm ve gittim bir makine aldım ve fotoğrafçı olmaya karar verdim. başta pek bir şey olmadı. genellikle sarhoş oldum. derken para bitti ve iş aradım. bir kız arkadaşım indigo'da çalışıyordu ve orada başladım..

erelada: ondan önce hiç mi fotoğraf çekmiyordun?

franzbodelschwingh: yoo, çekiyordum ama kişisel olarak. şimdi baktığımda berbat geliyor. yaparken öğrenmek benimkisi, başka türlü olmuyor.

erelada: doğru ve de o duyguya sahip olmak... soyismindeki "von" senin soylu bir kökeninin olduğuna mı işaret ediyor?

franzbodelschwingh: olabilir... ama ismi gereksizce uzatmaktan başka bir faydası dokunmuyor ve hiçbir türk kalıba uymuyor.

erelada: yani soyluluk meselesini araştırmadın... ama haklısın bu isim herşeyi daha komplike bir hale getiriyor. hele türkiye'de yaşıyorsan. istanbul'da depresyonunu yaşamak dışında seni bağlayan ne var?

franzbodelschwingh: neredeyse üç senedir burada yaşıyorum. depresyonlar geliyor ve gidiyor, nerede olursan ol. istanbul'da da bu durum farklı değil. ama en azından burada bir şeyler oluyor. her zaman iyi şeyler değil belki ama hiçbir zaman canın sıkılmıyor. galiba bu uyarıya ihtiyacım var benim....

erelada: aynen, istanbul'un böyle insanı kenetleyen bir tarafı var... fotoğraflarını çektiğin insanları tanıyor veya görüyor musun?

franzbodelschwingh: tanımak mı.. çok fazla yüz tanıyorum (çok fazla) bazısıyla konuşuyorum. ama gerçekten tandığım fazla yok. bütün o partilerde dolaşmaktan beynim umutsuzca tıklım tıklım oldu. isimleri aklımda tutmayı bıraktım. hiç faydası yok. yüzler de karışmaya başladı. karşılaştığımda isimlerini hatırlamıyorum insanların ve kendimi zorlayarak bulmaya çalışıyorum. insanların beni hatırlamaları daha kolay halbuki. partilerde büyük kamerayla dolaşan çok fazla alman sarışın adam yok. hiç adil değil :(

erelada: hahahahah... niye ki, bu özelliklerin seni marka yapıyor; olumlu tarafından bak bence... isim hatırlamaya gelince, gece hayatında kim kimin ismini hatırlamış ki? senin fotoğrafını özel yapan ne dersin?

franzbodelschwingh: bir kere bu işi bir tek ben yapmıyorum... ama üç şey var, teknik; iki flaş kullanıyorum,; fotoğrafı manipüle etmemi sağlıyor. çektiğim insanların gözlerine bakıyorum. yani kamera arkasına saklanmıyorum. almancada bir laf vardır; ormana ses nasıl girerse öyle çıkar diye. ben de insanların gülmelerini istiyorsam kendim de gülüyorum. yüzleriyle oynamalarını istiyorsam aynısını yapıyorum. insanlarda refleks olarak aynısını yapıyorlar. üçüncüsü ise bıyıklı ve sarışın bir alman olarak sanki adaha avantajlıyım, bana güveniyorlar...

www.bfotos.de

-------------------

franzbodelschwingh: hey

erelada: heyy.. ich schiesse los mit der 1. frage.. du bist also momentan der hip mensch in der club scene!!??

franzbodelschwingh: ich bin vor allem der fotograf. und selbst bin ich gar nicht so hip :)

erelada: aber irgendwie bist du der franz, der in fast allen parties und eröffnungen rumfotografiert.. insbesondere in beyoğlu, oder taeusche ich mich?

franzbodelschwingh: jup - seit ca. einem halben jahr hab ich gut zu tun...

erelada: wie ist denn alles zustande gekommen, erzahl doch mal..

franzbodelschwingh: Ich fand mein politik studium in deutschland scheisse und wurde langsam aber sicher depressiv. der einfachste weg als student aus dem land zu gehen ist erasmus und ich wollte so weit weg wie möglich. da ich mir dachte helsinki sei nicht so gut für depressive bin ich dann nach istanbul. dann war ich ein paar mal an der uni hier und fand das immernoch nicht gut. also hab ich mir eine kamera gekauft und beschlossen fotograf zu werden. dann ist erst mal länger gar nichts passiert und ich war vor allem besoffen. als dann irgendwann das geld zu ende war musste ich mir 'nen job suchen - eine freundin arbeitete im indigo; also hab ich da angefangen zu fotografieren

erelada: und davor hattetst du gar nicht fotografiert oder was?

franzbodelschwingh: doch - aber nur so privat. und wenn ich mir das jetzt angucke war das alles mist. learning by doing... anders funktioniert das nicht bei mir.

erelada: stimme ich zu und natürlich das gespür haben... sag mal, das "von" in deinem namen, stammst du von einer adeligen familie?

franzbodelschwingh: kann schon sein... davon hat man aber nichts mehr ausser das der name vollkommen unnötig verlängert wird und in kein türkisches formular passt.

erelada: hast also nicht recherchiert... aber es stimmt, macht alles viel komlizierter, vor allem wenn du in der türkei lebst.. was verbindet dich zu istanbul ausser dass du deine depression auslebst..?

franzbodelschwingh: ich lebe hier jetzt seit fast drei jahren - depressionen kommen und gehen egal wo man man ist - das ist in istanbul nicht anders. Aber wenigstens passiert hier was - nicht immer gutes aber es ist selten langweilig und ich glaube diese stimulation brauche ich...

erelada: genau, istanbul hat so eine fesselnde seite denke ich auch.. siehst oder kennst du die menschen die du fotografierst?

franzbodelschwingh: was heisst kennen... ich kenne viele gesichter (verdammt viele) und mit dem einen oder anderen hab ich auch kurz gesprochen. aber wirklich kennnen tue ich die wenigsten. ach der ganzen zeit auf den ganzen partys ist mein gedächtnis hoffnungslos überfüllt. mir namen zu merken versuche ich meist gar nicht mehr - absolut hoffnungslos - und selbst die gesichter kommen immer mehr durcheinander. das ist oft peinlich wenn ich jemanden treffe, mich an das gesicht erinnere, wir grüßen uns und dann versuche ich krampfhaft zu erinnern woher zum teufel ich den/die nochmal kenne. und wer ich bin ist nicht natürlich viel leichter zu merken - es gibt nicht so viele blonde mit großen kameras auf parties.... unfair :)

erelada: hahahahah... wieso unfair, diese eigenschaften machen dich zu einer marke; sieh es von der positiven seite.. und namen merken ist nicht unbedingt die staerke der nachtmenschen, egal wo... was denkst du macht deine fotografie eigenartig?

franzbodelschwingh: also erstmal gibts auch andere die das machen... aber im wesentlichen sind das drei sachen erstmal ist das die technik - ich benutze zwei blitze, das gibt mir mehr möglichkeiten das bild zu beinflussen -dann versuche ich die leute anzusehen wenn ich sie fotografiere und mich nicht hinter der kamera zu verstecken, in deutsch sagt man "wie es in den wald hineinschallt so schallt es auch wieder heraus" wenn ich will das die leute lächeln, lächel ich sie an, wenn ich weill das sie grimassen schneiden, tue ich das, viele leute machen reflexartig das nach was sie sehen.... und zum dritten hab ich als blonder deutscher mit schnurrbart einfach einen vorteil - die leute sind eher offen mir gegenüber...

11 Haziran 2010 Cuma

YOKOLMADAN HATIRLANMASI GEREKEN 100 YER


küresel ısınmadan mütevellit çok yakın zamanda yeryüzünden silinecek olan 100 yer. ilginize, bilginize..

5 Haziran 2010 Cumartesi

CUMARTESİ ALFABESİ KIRINTILARI


A: Askıya aldığın düşüncelerini eyleme geçir.. Askıda kahveyi hatırladım.. İyi fikir, iyi proje.. Bir de Güney Afrikalı Die Antwoord'un müziğini tanı. Tek kelimeyle müthişler.

B: Bedbin ruhlardan uzak dur.. Annem çok kullanır bu kelimeyi ve de ne çok severim ben de.. Bir de aynı isimli bir grup varmış, bilmiyordum.. 7/9Temmuz'da Bread & Butter var. Git ve gör ölmeden önce.

C: Crysal Castles'ın yeni albümünü edin. Müzikte yeni bir şey yok diyenlere cevaptır kendileri. Dokunaklı ve sert.

D: Devam et. Herşeye rağmen devam et... Dalai Lama Twitter'da, bilmiyor muydun? Takibe alsan iyi olur.

I: "Ev/yuva bizim için soyut bir kelime" diyen Inoue Brothers'ı tanı. Moda, müzik, sanat ve tasarımı birleştirip iyi fikirler bulmak onların işi..

K: Kaçma, asla kaçma!!.. klarberlin eşittir Naoki Koketsu demek. Nefis tasarımlar!!

N: Not so hard work label'ı "Toujours" modern zaman göçebelerini çağırıyor sanki..

T: T-post'tan daha ne kadar bahsedeceğim. Fikir sahibi giyilebilen dergi dedikleri tişörtler yapıyorlar. Delisiyim, abonesiyim!!

X: x-ist'te 27 mayıs'ta açılan Sena Çevik'in sergisi 19 Haziran'a kadar devam ediyor. Ne duruyorsun! (foto: crystal castles)